Hukuksal İşlevin İnsancıllaştırılması

Değişimin hızı, büyüklüğü ve etkileri, insanın uyum sağlama kabiliyetinin sınırlarını zorlar. Dijital dönüşüm, teknolojik gelişmeler, büyük veri, sosyal/siyasi ayrışma ve iklim değişikliğini de içeren sosyoekonomik faktörler kasırgasının çoktandır hissedilen kavurucu etkileri, pandemiyle daha da hızlanmış ve yoğunlaşmış durumda. Bu ve bunun gibi diğer kesişen güçler hayatımızda, işimizde, toplumumuzda ve gezegenimizde bir dönüşüm yaratıyor. Bunun üstüne bir de pandemi gelince, süreç daha fazla ivme kazandı.

Covid-19, değişimi hızlandırarak bireysel, sosyal, profesyonel, toplumsal, çevresel ve tedarik zinciriyle ilgili olanlar da dahil tüm insan ağlarının kırılganlığını gözler önüne serdi. Fiziksel ve duygusal sağlığımızı yıkıp geçmekle kalmayıp, belirsizliği tırmandıran, gündelik hayatımızı baş aşağı eden, insanlarla temasımızı sınırlandıran ve soyutlanmayı artıran bir ortam yarattı. Dolayısıyla, pandemi hayatın yalnız yaşanamayacağını, insan olduğumuzu hissedebilmek ve hatta insan olabilmek için diğer insanlarla temas etmek zorunda olduğumuzu acı acı hatırlatan bir uyarı oldu.

Pandemi, hayatı paylaştığımız yüz milyonlarca insanın günlük geçim mücadelesini daha da yoğun hale getirdi. Görece şanslı olanlar için hayatı yeniden düşünmek, yeniden başlatmak ve yeniden dengelemek için bir fırsat yarattı. Hayattaki amacımız nedir? Nerede yaşıyor, nerede çalışıyoruz? Hayatın amacını gerçekleştirmek için dengeyi nasıl sağlarız?

Amaca yönelik arayış, “Büyük Vazgeçiş”i daha da güçlendirdi. Rekor sayıda Amerikalı çalışan, isteyerek işinden ayrıldı. Bunun birçok nedeni var; fakat elbette, hayata dair bir amacın eksikliği listenin en başında; özellikle Y ve Z kuşakları için. Daha genç kuşaklar, hayata daha bütüncül bakma eğiliminde olduğundan, iş/hayat/aile kavramlarını ebeveynlerinin yaptığı şekilde kategorilere ayırmıyorlar. Hayatın amacı sadece maaşla sınırlı değil; aynı zamanda bir ses, bir ekip, birlikte çalışma, öğrenme, büyüme, deneyimleme, çalışmanın altta yatan nedenini anlama ve ortak faydaya katkıda bulunma. Bu da, paydaş kapitalizminin bireye uygulanmış hali.

Pandemi, özellikle bilgi tabanlı endüstrilerde olmak üzere, uzaktan çalışmayı destekleyen teknolojik gelişmelerin yol açtığı belirgin demografik değişikliklere de katkıda bulundu. İnsanlar artık işyerlerinin olduğu yere değil, yaşamak istedikleri yere yerleşiyorlar ama sektörler arasında da geçiş yapıyorlar. Dijital dönüşüm, Covid-19 sürecinde son derece hızlanarak, bir zamanlar sektörleri birbirinden ayıran sınırları daha da bulanık hale getirdi. Nitelikli çalışanlar, özellikle de çevik zihne sahip, yaşam boyu öğrenen, ileri “insani becerilere” (EQ) sahip ve “noktaları birleştirebilen” kişiler, her zamankinden daha fazla seçeneğe sahipler. Bu kişilerin çoğu, mutlaka daha fazla para getirmese de daha yüksek bir amaç sunan işlere geçtiler. Amaç, denge ve yapılan işin altta yatan “nedenini” anlamak, “bireysel paydaş kapitalizmi”nin bileşenleridir.

Paydaş kapitalizmi ile bunun bireysel versiyonunun birbirine yaklaşması tesadüf değildir. İşletmelerin sürdürülebilirliği -ve kârı- açıkça ifade edilmiş, geniş çapta benimsenmiş ve iyilik yaparak iyi olmayı taahhüt eden bir amaç ve misyon beyanı ile desteklenmektedir. Temel bileşenler şunlardır: sadece işgücüne değil aynı zamanda müşterilere, topluluklara, topluma ve çevreye insancıl bir yaklaşım; değer ve olağanüstü bir uçtan uca müşteri deneyimi sağlamak; işletmenin faaliyet gösterdiği ve etkilediği topluluklara katkıda bulunmak; çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığın (DEI) yanı sıra çevresel, sosyal ve yönetişim sürdürülebilirliği ve etik etki (ESG) taahhüdünde bulunmak; ve bireye saygı duyan ve kolektif iyiliği ilerleten bir kültür yaratmak.

181 lider şirketin CEO’ları tarafından imzalanan 2019 İş Dünyası Yuvarlak Masa Beyanı, “Kurumsal Sorumluluk Modern Standardı”na yönelik bir plandır. Ortak fayda damarına girerek amaç, çeşitlilik, hakkaniyet, kapsayıcılık, sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk ve ortak iyi yönetişim uygulamalarını iş dünyasına enjekte eder. Kurumsal sağlığı iyileştirecek bu reçete, geniş bir paydaş grubunu etkilemekte ve işletmelerin iyilik yaparak başarmasına imkan tanımaktadır. Bunun, yetenekli çalışan, müşteri ve yatırımcılar için bir mıknatıs ve dolayısıyla kurumsal bir verimli döngü olduğu ispatlanmıştır.

HUKUKUN VAROLUŞ NEDENİNİ UNUTTUK

Peki bu değişim, kriz ve acı sürecinde hukuki işlev bireysel ve toplumsal ihtiyaçlara nasıl yanıt verdi? Harvard’dan Anayasa Hukuku Profesörü Ralph S. Tyler Jr., kısa bir süre önce New York Times’a verdiği bir röportajda, bu ihtiyaçlara verilen yanıtın sınıfta kaldığını söylüyor: “Bir şeyler çok yanlış gitti: Amerika’da, 2022’de, hukukun amacının ne olduğu, hangi daha yüksek amaçlara ulaşmak için çabalaması gerektiği net değil. Hukukun varoluş nedenini unuttuk.”

Tyler’a göre, bugün hukukta eksik olan şey, Amerikan hukuk geleneğinin, kökleri milletin kuruluşuna kadar uzanan temel kaidelerinden biri olan ortak faydaya vurgu yapılmamasıdır. Tyler, “genel refah” ifadesinin Anayasa’nın hem önsözünde hem de ana metninde yer aldığını ve ortak faydanın yerini inatçı rakip ideolojilerin ve işlevselliğin aldığını söylemektedir. Ona göre, Yüksek Mahkeme bile bu sosyal, siyasi, ideolojik ve ekonomik toplumsal çatlaklara boyun eğmiş durumda.

Hukukun varoluş nedenini unuttuğumuz savını destekleyen çok sayıda kanıt var. Büyük hukuk firmaları 2021’deki rekor karlarını kutlayadursun, hukukun üstünlüğü uçurumun kenarında. Çok ihtiyacı olmasına rağmen sadece nüfusun küçük bir kısmı hukuki hizmetleri satın alabiliyor. Kendi kendine düzenleme, hukukçu olmayı erişilebilir, karşılanabilir, etkili ve amaca uygun hukuki hizmetler, ürünler ve yardımla birleştirmiş durumda.

Bu meseleler sadece ABD’nin hukuk sistemine özgü değil. Hukukun daha geniş ölçekte yaşadığı zafiyete ilişkin zorluklar ve çözümler, yetki çevrelerindeki farklılıklardan çok daha fazlasını paylaşmakta. Dijital hukuki işlev, küresel bir endüstrinin içerisinde yer alan ve bu şekilde sahiplenilmesi, işletilmesi ve düzenlenmesi gereken bir meslektir. Hukuk, “Hukuki Sorumluluğa Yönelik Modern Bir Standart” benimsemek ve bu standardı titizlikle oluşturarak müşterek esasta taahhüt etmek için, iş dünyasını rehber almalıdır. Bu standart belgenin köşe taşı, sadece çalışanlarının değil aynı zamanda müvekkillerinin/müşterilerinin, toplumun ve çevrenin refahını sağlamaya adanmış, daha insancıl bir hukuki işlevi gerçekleştirme taahhüdü olmalıdır.

Hukuku insancıllaştırmak, onu bir yandan daha fazla erişilebilir, ilişkilendirilebilir ve insancıl, diğer yandan da daha az gizemli, uzak ve yasaklayıcı kılmak için ne tür adımlar atılabilir? Aşağıda başlangıç olabilecek bir liste verilmiştir.

  1. Hukuk, insan etkileşimini sağlamak, sosyal düzeni korumak ve uyumu iyileştirmekle ilişkilidir. Hukukun amacı, insanı merkeze oturtmaktır. Nüfusun sadece küçük bir kısmı için erişilebilir ve ekonomik olarak karşılanabilir bir hukuki sistem, hukukun üstünlüğünü pekiştiremeyeceği gibi, ortak faydanın kilit bileşenlerinden biri olan uzlaşmaya dair isteği de teşvik edemeyecektir.
  2. Modern toplumlar, düzeni devam ettirmek, hakları korumak ve savunmak, ayrıca sorumlulukları yerine getirmek için aslen hukuka güvenirler. Hukuk, çatlakları onaran ve ortak faydayı destekleyen bir çimentodur. Hukukun kendisinin insancıl olması ve insanlık için bir örnek teşkil etmesi gerekir; temel amacı, insanların düzen temelinde, barışçıl bir şekilde birlikte yaşayabilmesi için bir çerçeve oluşturmaktır.
  3. Hukuk, işlevi gereği, toplum temelli daha büyük bir bütünü esas alıp, kendi içinden değil, bu bütünden kaynaklı yasaklamalar getirmektir. Hukuk alanında çalışan çoğu kimse bunu göz ardı etmektedir.
  4. İnsancıl, hakkaniyetli ve çeşitliliğe sahip bir hukuki işlev kamu güvenin, uzlaşmanın inşası kadar, ortak faydanın ileriye taşınması için de elzemdir. Hukuk insancıl tarafını dışarıdan değil, içeriden, yani kendi ekosisteminden, müşterileri/müvekkilleriyle ve toplumun geneliyle olan etkileşiminden almalıdır.
  5. Hukuki işlevin kendi kendisiyle ve hizmet etmeyi amaçladığı kişilerle daha iyi uyumlanması için birçok yol bulunmaktadır. Hukukun bu uyumlamayı iyileştirebileceği ve ortak faydayı teşvik edebileceği yöntemlere temsili örneklerden bazıları aşağıda verilmiştir. İşin püf noktası, hukuki işlevin amacının insancıllaştırılması ve bunun etki altına aldığı ve dokunması gereken herkes eve her şeye uygulanmasıdır.
  • Çeşitliliği barındıran, çalışanlarına kucak açan bir kültür ortamı yaratmak.
  • Amacı insanlara hizmet etmek ve sorun çözmek olan bir hukuk kültürü oluşturmak.
  • Çeşitliliği, hizmet ettiği topluma ve bu toplumun karşılaştığı zorlukların karmaşıklık düzeyine yakinen benzeyen bir hukuki işlev inşa etmek.
  • Kişisel kariyer yolu boyunca, insani becerilere sahip olanın ve bu becerilerde ustalaşmanın önemini vurgulamak.
  • Refahın sağlanması, becerilerin iyileştirilmesi, yaşam boyu öğrenme ve dijital dönüşümün yaşandığı toplumlardaki ihtiyaçların karşılanması için gerekli olan diğer özellikler üzerinde odaklanmak.
  • Modası geçmiş “avukatlar” ve “avukat olmayanlar” mantalitesinden kurtularak, bunun yerine, problemleri çözmek için ruhsatsız avukatları ya da daha genç meslektaşları daha düşük statüye indirgemeyen bir ekip yaklaşımını koymak.
  • Hukuki dil yerine net, basit ve “bireylerin, iş dünyasının ve toplumun dilini” konuşmak. Dilin amacı, toplumla iletişim kurmak ve toplumu yaratmaktır. Hukuki dil bunun tam tersi bir etki oluşturur.
  • Hukuk eğitimini ve öğrenimini daha ucuz, esnek, insan odaklı, sonuç temelli, hesap verebilir, çeşitliliği gözeten (öğrenci ve hocalar için); sadece hukuk doktrininin öncü bilgilerini öğrenip “avukat gibi düşünebilen” mezunlar değil, piyasayı ve hizmet verdikleri müvekkillerin ve de toplumun ihtiyaçlarını anlayabilen mezunlar verecek şekilde, yeniden tasarlamak.
  • Hukuki düzenlemeler insancıllaştırılmalıdır. Hukuki düzenlemeler alanında otorite olan arkadaşım Crispin Passmore, bunun nasıl yapılacağını şöyle açıklıyor: “Hukuku insancıllaştırmak için onu erişilebilir ve ilişkilendirilebilir kılmamız gerekir. Bu şekilde, hizmet ettiği toplum ve ekonomiyle birlikte gelişmesini sağlayabiliriz. Bunu da sadece bağımsız ve gerçekten kamu yararını gözeten bir düzenleme sistemi yapabilir.
  • Hukuki işlevin amacı, ekosistemin tamamında net bir şekilde dile getirilmeli ve benimsenmelidir. Bu “hukuki bir mozaik”tir ve net bir amacı, açıklığı, uyumu ve kapsayıcılığı olan, entegre bir bütün olarak işlev göstermelidir.
  • Mahkemeler insancıllaştırılmalıdır; çünkü, adli süreç bireylere karşı asimetrik bir yol izlemektedir. 2020 yılına ait Pew Charitable Trusts raporlarından biri, reforma duyulan acil ihtiyacın altını çizmektedir. Bu rapora göre, her yıl en az dört milyon Amerikalıya, tüketici borcundan dolayı dava açılmaktadır. Bu kişilerin %90’ı sürece avukatsız devam etmekte ve davaların %70’inden fazlası, davalıya karşı gıyabi hükümle sonuçlanmaktadır. Kişiler, kanuni olarak kendini savunma hakkına sahip olduğunda, avukat tutma ihtimalleri epey düşük olacaktır. Bu insancıl, hakkaniyetli veya sürdürülebilir bir hukuk sistemi değildir.
  • Hukuki işlev, iş dünyasındaki dijital dönüşümden çok şey öğrenebilir; tekerleği yeniden icat etmesine gerek yoktur. Hukuk “yenilikçiliğe” daha az, kendi ekosistemi içindeki ve toplumun geneliyle olan uyuma daha fazla odaklanmalıdır. İş dünyası, hukuki işlev tarafından da uyarlanabilecek ve izlenebilecek bir yol haritası çıkarmıştır.
  • Bilgi, beceri ve karar verme hukuki işlevin temel bileşenleridir. Teknoloji, veri, süreç ve diğer araçlar hukuki hizmetlerin iyileştirilmesini ve ölçeklendirilmesini sağlayarak, bu hizmetlerin daha öngörülebilir, proaktif, erişilebilir, ekonomik olarak karşılanabilir ve hızlı olmasını sağlamaktadır. Fakat empatinin, işbirliğinin ve insancıllığın yokluğunda, hukuki işlev, çalışanlarının ve hizmet ettiği kitlenin güvenini ve saygısını kazanamaz. İşte bu yüzden, insancıllaştırmak, kamunun güveninin yeniden kazanılması ve ortak faydaya geri dönülmesinin temel taşıdır.

SONUÇ

Hukuk sektörü, çoğu zaman “yumuşak becerileri” ve “hukukun insancıllığını” göz ardı etmiştir. İçinde yaşadığımız zamanın en temel ikilemlerinden biri; otomasyon, yapay zeka, blockchain, Big Data ve diğer teknolojik platformlarda yaşanan gelişmelerin, insan olmanın önemi azaltmamış, tersine çoğaltmış olmasıdır. İnsancıl olmak, sadece bizi makinelerden ayırmakla kalmaz, aynı zamanda insanlığımızı makinelere uygulamamızı sağlar. Hukuki işlev ise, bu süreçte önemli bir rol oynayacaktır; fakat, öncelikle dönüp kendisini gerçek anlamda irdelemesi gerekmektedir.

Hukukun insancıllaştırılması, hayati önem taşımasına rağmen göz ardı edilmiş, ancak uygulamaya konmasının artık zamanı gelmiş, bir meseledir. İşbirliği ve sadeleştirme alanında çalışan ve hukuk sektöründe iyileşme sağlayacak yeni yöntemleri teşvik eden, Almanya temelli disiplinler arası bir platform olan The Liquid Legal Institute (LLI), kısa süre içerisinde bu konuda “Humanization & The Law” (İnsancıllaştırma ve Hukuk) isimli bir kitap yayınlayacak. Bu kitabın, konuya daha fazla dikkat çekmek ve araştırma yapmak için bir sıçrama tahtası olacağına ve okumaya sonuna kadar değeceğine eminim

 

 

Bu makale ilk olarak Forbes Dergisi’nde yayınlanmıştır.

Çeviri: Ayşe Akıncı Candoğan

Benzer Yazılar

Erken Dönem Dava Değerlendirmesi
geleceğin avukatı
hukuk fakülteleri neye hazırlıyor?
Akıllı İlaç Bedellerini Devlet Ödeyecek mi?
Yapay Zekanın Çevresel Etkileri
Kurgusal Karakterlerin Hakları
Bir Avukatın Olağanüstü Mücadelesi
Cumhurbaşkanlığı Örgütlenmesi
Dünden Bugüne Çalışma Hayatında Kadın Olmak -1-
Gönenç Gürkaynak Söyleşisi
Hukuki Açıdan Marka ve Tescil Süreci
Ekokırım Suçu Gezegene Yasal Kalkan Olabilir mi?
Sıcaklık Artışı ve MS: AİHM'de Çarpıcı İklim Davası
Dünden Bugüne Çalışma Hayatında Kadın Olmak -1-
Türkiye İşçi Hukuku
Danışıklı Alt İşverenlik Uygulamaları
Kolektif Sendika Özgürlüğü; Abdullah Şahin vd Kararı Analizi