Tasarımların Korunması

Moda Sektöründe Tasarımların Korunması

Tasarımların Korunması

Türk hukukunda tasarımlar, 1995 yılında yürürlüğe giren 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile korunurken, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun, 10 Ocak 2017 tarih ve 29944 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle birlikte; marka, patent, tasarım ve coğrafi işaretlerin tescil ve korunmasına ilişkin hükümler, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu altında toplanmış ve kanun hükmünde kararnamelerin hepsi yürürlükten kaldırılmıştır.

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca, koruma altında olan tasarımlar tescilli ve tescilsiz olarak korunabilmekte olup, tescil edilen tasarımlar beşer yıllık süreler ile toplam yirmi beş (25) yıl korunabilirken; Türkiye’de kamuya ilk kez sunulmuş tescilsiz bir tasarım üç (3) yıl boyunca korunabilmektedir.

Uygulamada ise, başvuru süreci ve masraflardan kaçınmak amacıyla, tasarım ömürleri diğer sektörlere nazaran daha kısa olan, sürekli yenilenen ve değişen dinamiklere bağlı olan moda ve endüstri gibi sektörlerde, tasarımların tescil ile korunması yönteminin çok tercih edilmediği görülmektedir. Bu kapsamda, yazımız ile bir tasarımın, tasarım olarak kabul edilebilmesi ve koruma altına alınabilmesi için sahip olması gereken kriterler ile moda alanında sıklıkla karşımıza çıkan, tescilsiz tasarım korumaları ve birtakım örneklerden bahsedilmektedir.

Tasarım Kabulü İçin Kriterler

Öncelikle, bir tasarımın gerek tescilli gerekse de tescilsiz olarak korunabilmesi için “yenilik” ve “ayırt edici nitelik” kriterlerine haiz olması gerekmektedir.

Bir tasarımın “yenilik” kriterini sağlayabilmesi için, tasarımın başvuru veya rüçhan tarihinden önce, dünya üzerinde hiçbir yerde kamuya daha önce sunulmamış olması gerekmektedir. Kamuya sunma kavramından ise, tasarımın sergilenmesi, satış yoluyla piyasaya sürülmesi, kullanılması, tarifi, yayımı, tanıtımı veya benzeri amaçlı faaliyetlerinin anlaşılması isabetli olacaktır.

Yenilik kriteri değerlendirmesi, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından, tescil başvurusu esnasında resen gerçekleştirilmekte olup, bir tasarımın “yenilik”kriterine haiz olup olmadığı hususu ise Tasarım Dairesi Başkanlığı tarafından incelenmekle birlikte, yenilik kriteri irdelenirken; tescilli tasarımlarda başvuru ve rüçhan tarihi, tescilsiz tasarımlarda ise kamuya sunma tarihi dikkate alınmaktadır.

İki tasarım arasında farklılıkların bulunması halinde, bu farklılıkların yalnızca küçük ayrıntılardan ibaret olması, tasarımların aynı olarak kabul edilmesine neden olmaktadır. Bu küçük ayrıntılar, her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmekle birlikte, örneğin renk veya malzeme gibi, tek başına ürünü farklı kılmayan ve tasarımın kimliğini etkilemeyen nüanslar, küçük ayrıntılar kapsamında değerlendirmektedir.

Bir tasarımın ayırt edicilik kriterini sağlaması hususunda ise; tasarımın, genel izlenim itibari ile “bilgilenmiş bir kullanıcı” üzerinde, kamuya başvuru veya rüçhan tarihinden önce sunulmuş olan herhangi bir tasarımın oluşturduğu genel izlenimden farklı bir etki bırakıp bırakmadığı hususu esas alınmaktadır. Bu noktada “bilgilenmiş kullanıcı” tabirinden, özel bir bilgiye sahip olmadan markaları karşılaştırabilen, ortalama bir tüketici ile sektördeki teknik bilgisi yüksek, uzman kişi arasındaki kişinin anlaşılması isabetli olacaktır.

Tasarımların Korunma Şekli

Bir tasarım, tescilli korunabileceği gibi tescilsiz olarak da korunabilmektedir. Esas olan, bir tasarımın tescil ile korunmasıdır. Tescil ile tasarımcı, mutlak hakkını, müspet ve menfi yönleri ile koruma altına almış olup, bu hakkını hukuki işlemlere konu edebilmektedir.

Tescillenmiş bir hakka dayanan tasarımcı, tasarlanan veya tasarımın uygulandığı ürüne ilişkin olmak üzere üretme, piyasaya sunma, satma, sözleşme yapmak için icapta bulunma, ithal etme ve bu amaçlarla elde bulundurma, kullanma haklarını elde ederken; üçüncü kişilerin bu eylem ve işlemleri yapmasını engelleme hakkı ile SMK m.81’de sayılan, tasarım hakkına tecavüz hallerinde yasal yollara başvurma hakkına da sahip olmaktadır.

Nitekim uluslararası üne sahip lüks giyim ve aksesuar markası Fendi, tescilli korumadan yararlandığı eşarp tasarımı ve logosuna ilişkin olarak, 2020 yılında, İstanbul Bağcılar’da esnaf olan bir eşarpçıya karşı açtığı davada, “Ferrano” etiketi ile satılan ve Fendi’nin logosunu taşıyan ürünlerin, marka ve tasarım haklarına tecavüz ettiğini belirterek tazminat talep etmiş olup, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi tarafından Fendi talepleri haklı bulunarak, davalının marka ve tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabet fiillerini gerçekleştirdiğinin tespiti ile dava konusu markaları taşıyan ürünlerin üretilmesinin, kullanılmasının, satışa sunulmasının, ithalat ve ihracatının önlenmesine, ticari amaçla bulundukları yerlerden toplanarak el konulmasına, imhasına ve davacıya tazminat ödenmesine hükmedilmiştir.

Öte yandan, Sınai Mülkiyet Kanunu ile birlikte tescilsiz tasarımların da korunmasının önü açılmış olup, ilk defa Türkiye’de kamuya sunulmuş olmak şartıyla, tescilsiz tasarımların da tasarım korumasından yararlanabileceği öngörülmüştür.

Bir başka anlatımla, tescil ile koruma altına alınmayan bir tasarımın, ilk kez Türkiye’de kamuya sunulması halinde tasarım, tescilsiz korunmadan yararlanmış olacaktır. Zira tescilsiz koruma, kamuya sunma eylemi sonrası üç yıllık süre için kazanılmakta olup, tasarım hakkı sahibi, dilerse, kamuya sunulmasından itibaren bir yıl içinde, başvuru ile korumayı tescilli hale de getirebilecektedir. Ancak önemle belirtilmelidir ki, tescilli tasarım korumasından farklı olarak, tescilsiz tasarım sahibi, ancak tasarımının aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin doğrudan kopyalanması halinde korumadan yararlanabilecektir.

Tescilsiz tasarım korumasına ilişkin bir uyuşmazlık örneğini, bu kez Birleşik Krallık‘dan bir karar ile incelemek isteriz.

Davacı Freddy SPA Şirketi tarafından, 2012 yılında, silikon eklentisi sayesinde daha ince ve şekilli kalçalar vaadi ile tasarlanan bir kot pantolon piyasaya sürülmüş, bir süre sonra ise HUGZ Clothing firması tarafından (daha önce benzer nitelikte piyasaya sürülen, vücut şekillendirici pantolona ilişkin Freddy SPA ile yapılan uzlaşma anlaşmasına aykırı olarak) silikon destekli pantolonun bir başka versiyonu için satışa başlanmıştır.

Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Mahkemeleri’nde 2020 yılında görülen Freddy SPA v Hugz Clothing Ltd & Ors davasında, davacı Freddy, HUGZ Şirketinin bu pantolonu pazarlanmasının, tescilsiz tasarım haklarını ihlal ettiği iddiasında bulunmuş ve Mahkeme tarafından, tescilsiz tasarım hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile HUGZ Şirketi tarafından üretilen ürünlerin toplatılmasına ve Freddy SPA’nın uğradığı zararların tazminine karar verilmiştir.

Moda Tasarımlarının Eser Niteliği

Öte yandan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) kapsamındaki düzenlemeler açısından konuyu ele aldığımızda ise, FSEK madde 4’e göre de estetik değere sahip moda tasarımları, güzel sanat eseri olarak kabul edilmiştir. Ancak bu kapsamdan, her moda tasarımının “eser” statüsünde kabul edileceği sonucuna ulaşılmaması gerekmekte olup, bir moda tasarımının güzel sanat eseri olarak kabul edilebilmesi için, sahibinin hususiyetini taşıyan ve estetik değere sahip bir nitelikte olması gerekecektir.

Nitekim moda tasarım/ürünlerinin eser niteliğine ilişkin olarak yargıya intikal etmiş bir uyuşmazlıkta, tanınmış bir markanın ürettiği deri cekete ilişkin eser niteliğinin ihlaline dair İstanbul 4. Fikri Sınai Haklar Mahkemesi’nde verilen tasarım ihlali kararını değerlendiren Yargıtay 11.Hukuk Dairesi;

davacı tarafça uyuşmazlık konusu deri ceket modelinin grafik eser olduğu ileri sürülmüş ise de moda tasarımına konu bir modelin güzel sanat eseri vasfının varlığı için ürünün basit yaratımlardan uzak, günlük ve normal kullanımın ötesinde, işlevsel bir amaçtan ziyade, sanatsal bir faaliyet sonucu, estetik duygusuna hitap etmek amacıyla yaratılan ve sanatsal özelliği yüksek bir ürün olması gerekeceği ve bir moda tasarımına konu deri ceket ürününün, çok tanınmış bir marka veya markasız olarak piyasaya sürülmesinin, daha önceki moda tasarımlarından farklı olmasının, fiyatının çok yüksek veya düşük olmasının güzel sanat eseri vasfı olup olmaması açısından bir önem taşımayacağı, bu nedenle, bu kriterleri taşımayan ürünlerin telif korumasından faydalanamayacağına,

hükmetmiştir.

Ayrıca tasarım hukukunda kümülatif koruma uyarınca, tasarım sahibinin, tasarım hükümlerinin yanında, ayrıca şartları varsa diğer sınai mülkiyet hakları, eser sahipliği hakları veya haksız rekabet hükümlerine de ayrı ayrı ya da beraber başvuracağı düzenlenmektedir. Örneğin, bir bardak üzerine işlenen grafik tasarımı, tasarım hukuku yanında telif hukukuna göre de korunabileceğinden, hak sahibi, SMK uyarınca tasarım, eser sahipliği yönü ile FSEK ve TTK’nin haksız rekabet hükümlerine beraber dayanabilecektir.

Bu hukuki sebeplerin tamamına dayanan hak sahibi, açacağı davada, diğer taleplerinin yanında, tasarım hakkı yönünden SMK’nin 150. maddesi gereğince; eser sahipliği hakkı yönünden FSEK’in 68. ve 70. maddeleri gereğince; haksız rekabet yönünden TTK’nin 56. maddesi gereğince maddi ve manevi tazminat taleplerini ileri sürebilecektir.

Netice itibariyle; tasarım hakkının tescil mekanizması ile geniş bir korumadan yararlandığı şüphesiz olmakla birlikte, tescilli tasarımın sağladığı bu inhisari hak neticesinde hem bu hakka tecavüz ederek ürünü satana, hem de söz konusu ürünü elinde bulundurana karşı hak iddia edilebilecektir. Lakin tescilsiz koruma, tasarımcıya, sadece korunan tasarımın aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin, kopyalanarak alınmasını önleme hakkı sağlamaktadır.

Dolayısıyla, tescilsiz tasarımın sahibi sadece aynı veya ayırt edilemeyecek seviyede benzer tasarımlara, bir diğer deyişle yalnızca kopyalanmış tasarımlara karşı hak öne sürebilecek olup, bu kapsamda özellikle moda sektörü gibi sürekli değişen dinamiklere sahip sektörlerde, tescilsiz koruma şartlarının oluşması halinde, tescil edilmeyen tasarımların da korunduğu pek çok örnek bulunduğu ifade edilebilecektir. Yine, moda sektöründe ortaya konulan ürünlerin sahibinin hususiyetini taşıması ve sanatsal özellikler içermesi halinde, bu ürünler güzel sanat eseri statüsünde olacak ve telif korumasından da yararlanabilecektir.

 

Avukat Z.Selin Sağmanlıgil – Avukat Orhan Fahri Başçavuşoğlu

 

Not: Bu makale Üstad Dergi 15.sayısında (Güz 2022) yayınlanmıştır.

Benzer Yazılar

Hukuki Açıdan Marka ve Tescil Süreci
Ekokırım Gezegenin Yasal Kalkanı Olabilir mi?
sıcaklık artışı ve MS
Akıllı İlaç Bedellerini Devlet Ödeyecek mi?
Yapay Zekanın Çevresel Etkileri
Kurgusal Karakterlerin Hakları
Bir Avukatın Olağanüstü Mücadelesi
Cumhurbaşkanlığı Örgütlenmesi
Dünden Bugüne Çalışma Hayatında Kadın Olmak -1-
Gönenç Gürkaynak Söyleşisi
Hukuki Açıdan Marka ve Tescil Süreci
Ekokırım Suçu Gezegene Yasal Kalkan Olabilir mi?
Sıcaklık Artışı ve MS: AİHM'de Çarpıcı İklim Davası
Dünden Bugüne Çalışma Hayatında Kadın Olmak -1-
Türkiye İşçi Hukuku
Danışıklı Alt İşverenlik Uygulamaları
Kolektif Sendika Özgürlüğü; Abdullah Şahin vd Kararı Analizi