Fatih Oktay tarafından yazılan “Çin ve Dünyanın Geleceği: Yeni Büyük Güç ve Ticaret, Teknoloji ve Pandemi Savaşları” kitabının 97 ve 99 uncu sayfaları arasında yer alan bu bölüm, yazarın izniyle yayınlanmaktadır.
Çin’de Hukuk
Çin Halk Cumhuriyeti’nde hukuk kavramı yaşamın içine oldukça yakın zamanlarda girdi. 1950’lerin sonlarında ülke yasaları Anayasa, toprak reformu yasası ve evlilik yasasından ibaretti; ülkenin bir Medeni Kanunu bile yoktu. Çin’in piyasa ekonomilerine geçişine karar verilen 1978 sonlarındaki Merkez Parti Kongresi toplantısında alınan kararlardan biri de ülkede bir hukuk düzeninin kurulmasıydı.
Bu karardan sonra büyük bir hızla, başta yabancı yatırımlar, şirketler, çalışma kanunları gibi ekonomiye yönelik olanlar gelmek üzere yasalar çıkarılmaya başlandı; hukuk fakülteleri kuruldu, çok sayıda genç yurt içi ve yurt dışında eğitim aldı, toplumda hukuk kavramının yerleşmesi, kültürünün oluşturulması için geniş çaplı kampanyalar örgütlendi. Bunun sonucunda 1990’ların sonuna gelindiğinde, ülke yüzlerce yasaya, 100 binin üzerinde avukata sahipti – 2017’de bu rakam 365 bine ulaşmıştı.
İdari Anlaşmazlık Yasası
Çin Komünist Partisi için hukuk başlangıçta, iktidarını daha sağlam bir zemine oturtma ve piyasa ekonomisini geliştirme aracıydı; 1990’larda hukuk, yerel gücün denetimi için bir araç olarak ülke yönetiminin gündeminde yer almaya başladı. Ülkede yerel yönetimlerin itirazlarına karşın 1990 yılında, vatandaşların idari kararlara karşı dava açma hakkını düzenleyen İdari Anlaşmazlık Yasası yürürlüğe girdi.
Ülke insanları bu hakkı hemen benimseyip kullanmaya başladı, 1996 yılında tüm seviyelerdeki yönetimlerin idari kararlarına karşı açılmış dava sayısı 80 bin kadardı. Davaların idarenin kararının iptali veya uzlaşma sonucu davacı lehine sonuçlanma oranı %40’a yakındı.
Ülkede hukuk anlayışının yerleşmesi için yasa yapma sürecine toplumun katılımının sağlanmasına da çalışılıyor. Son yıllardaki değişikliklerle kapsamı genişletilen Yasama Yasası, tüm yasalar ile merkezi ve yerel yönetimlerin yönetmeliklerinin önce taslak olarak yayınlanması, 30 günlük bir süre içinde toplumun görüşlerinin alınması, bu görüşlerle ilgili değerlendirmelerin açıklanması, buna göre düzenlemeler yapılmasını öngörüyor.
Bilgi Edinme Hakkı
Ülkede 2008 yılında yürürlüğe giren Bilgi Edinme Yönetmeliği de yerel yönetimler ve onlara bağlı kurumlara bütçe ve diğer finansal veriler başta olmak üzere faaliyetleriyle ilgili bilgileri düzenli olarak kamuya açıklamalarının yanı sıra bu konularda bireylerin istedikleri bilgileri sağlama zorunluluğu da getiriyor.
Yüksek Halk Mahkemesi’nin 2011 yılında verdiği karar, bilgi edinme isteklerine olumsuz cevap verilmesi veya süresinde cevap verilmemesi durumunda bireylere dava açma hakkı tanıyor. Resmi verilere göre bu düzenlemeler çerçevesinde, 2018 yılı sonuna kadar merkezi ve yerel yönetim birimleri 72 milyon belge yayınlamış, birey ve kurumlardan 4 milyona yakın bilgi isteği almıştı. Bir başka kaynağa göre, bilgi isteği karşılanmayanların idareye karşı açtıkları davlarda, mahkemelerin kararlarının üçte biri idare aleyhinde olmuştu.
Ülke yönetiminin hukuku, yerel yönetimler başta olmak üzere, bürokrasinin üzerine çıkarma çabası, beklendiği gibi hukukun üstünlüğünü benimsemesi anlamına gelmiyor. Son yıllarda “hukukun üstünlüğü” ülke yönetimlerinin temel hedeflerinden birini oluşturuyor ama bu nitelemeyle kastedilen, “Çin’e özgü sosyalist hukuk üstünlüğü”. Bu esas olarak, Çin Komünist Partisi yönetimlerinin, partinin kurumsal kimliğinin üzerinde bir hukuku kabul etmemesi anlamına geliyor.
Bu sadece felsefi bir ayrım değil; uygulamada, Parti’nin ülke ve yönetim sistemi açısından zararlı olarak nitelediği kişi, topluluk, kurumların hukuk sistemi dışında ele alınmasına karar verebilmesi anlamına da geliyor. Örneğin yolsuzluk soruşturmalarında kişiler bir avukatla görüşmeden ve gerektiğinde yakınlarına haber verilmeden, 6 aya kadar bir süre, Parti dışında bir kurumun denetiminin olmadığı, esas olarak yargı sistemi dışında bir soruşturma sürecinden geçiyorlar. Parti’nin rejim karşıtlığı ve ayrılıkçılık olarak nitelediği davranışlar da aynı şekilde ele alınıyor. Ülke yönetiminin yıllardır kurmaya çabaladığı hukuk sistemi, esas olarak bu gruplamalara girmiş olmayanlar için işliyor.