TOBB ETÜ ve Atılım Üniversitesi hukuk fakülteleri ile Ankara Barosu Kent ve Çevre Merkezi işbirliğinde Ocak 2024’den bu yana düzenlenmekte olan “Çevre Hukuku Atölyeleri”nin beşincisi, 7 Mayıs 2024 Salı günü Ankara Barosu Eğitim Merkezi’nde (ABEM) gerçekleştirildi
Biyolojik Çeşitlilik
Kayıt yaptıran 21 katılımcının yer aldığı Atölye, Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Ar. Gör. Esma Özlem Doğan’ın “Türkiye’de Biyolojik Çeşitliliği Korumanın Hukuki Çerçevesi” başlıklı sunumu çerçevesinde yürütüldü.
Doğan’ın sunumu, biyolojik çeşitliliğin anlaşılması için “ekosistem”, “habitat”, “tür”, “genetik materyal”, “koruma alanı” kavramlarının tanımlanması ile başlarken, biyolojik çeşitliliği koruma yöntemlerinin in-situ koruma ve ex-situ koruma olarak iki ayrı şekilde ele alınıldığı, in-situ korumanın, ilgili türün yaşadığı doğal yaşama ortamlarında koruma altına alınmasını, ex-situ korumanın ise biyoçeşitlilik öğelerinin doğal yaşama ortamlarının dışında koruma altına alınmasını ifade ettiği belirtildi.
Sunumun devamında; biyolojik çeşitliliği koruma stratejileri bağlamında, “korunan alanlar”ın biyoçeşitliliğin doğal olarak bulunduğu alanlar olduğu ve bu alanların korunmasında fonlama mekanizmalarının önemli bir husus olduğu, her ülkenin konuyla ilgili bilinçlenme düzeyi ve ekonomik koşulları aynı seviyede olmadığından, fonların yetersiz kaldığı ifade edildi.
Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin (BMBÇS) bu konuda temel uluslararası anlaşma olduğu, sürecinde türlerin azalmasının küresel ve maliyetli bir problem oluşturacağının gündeme getirildiği ve ülkeler arasında gelişmiş-gelişmekte olan ve güney yarımkürede-kuzey yarımkürede bulunan şeklinde bir ayrıma gidildiği açıklanmıştır. Ayrıca biyoçeşitliliği yalnızca ekonomik yönden ele almaması nedeniyle de Sözleşme’nin öneminin altı çizilmiştir.
BMBÇS’nin hükümlerinden bahseden Doğan, Taraf devletlere ulusal strateji geliştirme yükümlülüğü getirildiğini, in-situ koruma alanlarının sistematize edilmesi, konuyla ilgili kurallar belirlenmesi ve izleme yapılmasına, ex-situ koruma alanlarında tehdit altındaki türlerin rehabilitesi ve geri kazanımı için çalışmalar yapılmasına ve ülkelerin kaynaklar açısından sürdürülebilir kullanımlar yapmasına ilişkin hükümler getirildiğini belirtti.
Küresel Çevre Fonu‘na da değinen Doğan, çevre projeleri finansmanı için kurulan fonda taraf devletler arasında maddi kaynak akışının sağlanması amacı olduğunu ifade ederken, Türkiye’ye bakıldığında hem ekonomik katkılarla fona destek olduğundan hem de projelerden yararlanan devletlerden biri olduğundan bahsetti.
Taraflar Konferansı (COP)
Sunuma Sözleşme Taraflar Konferansı’na (COP) değinilerek devam edilmiştir. Bugüne kadar 14 olağan, 1 olağanüstü toplantı yapıldığı ve toplantıların ana temalarından bahsedilirken. katılımcılarla birlikte toplantının ana temaları incelenmiş; deniz ve kıyı biyoçeşitliliği, genetik kaynaklara erişim, mali kaynaklar ve mekanizma, iç su ekosistemleri, turizm dahil sürdürülebilir kullanım, orman ekosistemleri, teknoloji transferi ve teknoloji işbirliği, küresel taksonomi girişimi, istilacı yabancı türler gibi temaların gündeme alındığı görülmüştür.
Taraflar Konferansı’nda kabul edilen ve Türkiye’nin de taraf olduğu Cartagena Protokolü’nden bahsedilmiş; genetiği değiştirilmiş organizmaların sınır ötesi hareketleriyle ilgili, evrensel düzeyde bağlayıcı ilk hukuk belgesi olan Protokol’ün, ihtiyat ilkesini de kapsadığının altı çizilmiştir. Nagoya Protokolü ile ise genetik kaynakların kullanımından kaynaklanan faydaların adil ve eşitlikçi paylaşımı amaçlanmış olduğu belirtilmiş, Türkiye’nin bu Protokol’e taraf olmadığı ifade edilmiştir. Türkiye’nin taraf olmadığı bir başka protokol olan Nagoya-Kuala Lumpur Protokülü’ne de değinilerek, Protokol hakkında bilgi verilmiştir.
Türkiye ve Biyolojik Çeşitlilik
Türkiye’nin 2018-2028 Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Strateji ve Eylem Planı ile sunuma devam edilmiş olup 7 ulusal hedeften bahsedilmiş;
- Biyolojik çeşitlilik ve ekosistemler üzerindeki baskı ve tehdit unsurlarının belirlenerek azaltılması veya ortadan kaldırılması,
- biyolojik çeşitlilik unsurlarının belirlenmesi ve izlenmesi,
- ekosistem bazlı yaklaşım,
- tarım,ormancılık ve balıkçılık faaliyeti yapılan alanların sürdürülebilir yönetimi,
- ekosistem hizmetleri bilincinin oluşturulması,
- rehabilitasyon ve restorasyon, biyolojik kaynakların kullanımı konusunda bilim ve teknoloji geliştirme,
- genetik kaynaklara erişim, fayda paylaşımı sözleşmeleri hakkında ulusal mevzuat hazırlığı,
amaçları incelenmiştir.
Sunumun, Türkiye’de korunan alanlara ve ilgili düzenlemelere dair bölümünde Ormancılık ve Su Şurası tarafından 2018 yılında güncellenen tablo incelenerek korunan alanlar ve tabi olduğu mevzuatlar görülmüş, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’na tabi milli parkların, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na tabi anıt ağaçların, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğine tabi “Ulusal Öneme Haiz Sulak Alanlar“ın korumaya tabi alanlardan bazıları olduğu ifade edilmiş, ardından da hukuki çerçevenin incelenmesine geçilmiştir.
Hukuki Altyapı
Bu bölümde, Anayasa’nın 56. maddesinin temel olduğu vurgulanmış, 63. maddenin de biyoçeşitliliğin korunması hususunda önem teşkil ettiği ifade edilmiştir. Ekonomik maksatlı düzenlemeler olmakla birlikte Anayasa 44 ve 45. maddelerinin de bu kapsamda dikkate değer olduğu belirtilmiştir.
1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Madde 410/d:” Tabiatın korunmasına yönelik politikalar geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmak, korunan alanların tespiti, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, sulak alanlar ve biyolojik çeşitlilik ile av ve yaban hayatının korunması, yönetimi, geliştirilmesi, işletilmesi ve işlettirilmesini sağlamak” maddesiyle Tarım ve Orman Bakanlığı için tanımlanan görevler incelenmiştir. Yine Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 109. maddesine bakılarak Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü görevleri değerlendirilmiştir.
Koruma hükümleri kapsamında tablo incelendiğinde;
- milli park ve tabiat parklarında kamu kurumu plan, proje ve yatırımlarının, özel kişilerin turistik bina ve tesislerinin izne tabi olduğu, tescilinin ise yasak olduğu;
- tabiatı koruma alanı ve tabiat anıtı için maden ve petrol kanunları gereğince araştırma ve işletme ruhsatnamesi veya imtiyazı, 2863 sayılı Kanun hükümleri saklı kalmak kaydıyla Cumhurbaşkanı kararı ile verilebileceği, kullanım ve irtifak hakkının kurulmasının yasak olduğu;
- yaban hayatı geliştirme ve koruma sahaları için ise onaylanmış planlarda belirtilen yapı ve tesisler dışında hiçbir yapı ve tesis kurulamayacağı, irtifak hakkı kurulamayacağı ve üreme dönemlerinde faaliyetin yasak olduğu,
görülmüştür.
Atölye’nin son bölümünde, katılımcılar gruplara ayrılarak, her grup için Ar. Gör. Esma Özlem Doğan tarafından seçilen kararlar dağıtılarak, grupların bu yargı kararlarını okuyarak, biyolojik çeşitlilik temelinde değerlendirmeleri istenmiştir. Gruplar inceledikleri kararla ilgili tespitleri diğer katılımcılarla paylaşarak interaktif bir değerlendirme ortamı sağlamışlardır.
“Çevre Hukuku Atölyeleri”nin beşinci ayağı da bu şekilde sona erdi. Değerli katkılarından ötürü başta bu oturumda sunum yapan Arş. Gör. Esma Özlem Doğan olmak üzere tüm katılımcılara teşekkür eder, 5 Haziran 2024 Çarşamba günü, yine ABEM’de, TOBB ETÜ Hukuk Fakültesi’den Dr.Öğr.Üyesi Duygu Çağlar Doğan’ın “Çevrenin Ceza Hukuku ile Korunması ve Ekokırım Tartışmaları” başlıklı sunumu ile gerçekleştirilecek 6. Atölye’de buluşmak üzere keyifli günler dileriz.