Alışveriş poşetlerinin ücretlendirilmesi ile başlayıp Kaz Dağları’nda bir altın madeni yapımı için hazırlanan ÇED raporunda taahhüt edilenden çok daha fazla ağaç kesilmesi ve güzelim Kaz Dağları eko sisteminin mahvına yönelik kamuoyunda oluşan tepki ve çevresel yükümlülüklerini verilen sürelere rağmen yerine getirmeyen termik santrallerin kapatılması ile devam eden çevre duyarlılığının arttığı bugünlerde, bir Amerikan Mahkemesi’nin verdiği bir karar var ki; ABD’de yarattığı büyük sansasyona rağmen, ülkemizde bazı haber sitelerinde iki-üç paragraflık haber olmaktan öteye geçememiştir.
Çiftçiler v. Monsanto
Kaliforniya Eyaletine bağlı 1,5 milyon nüfuslu Alameda ilçesinde görülen bir davada Mayıs 2019’da verilen jüri kararı ile, Monsanto firmasının; ürettiği “Roundup – Yabani Ot Öldürücü” ürününün kullanımdan kaynaklanan ve bir çeşit kanser türü olan “hodgkin dışı lenfoma” (HDL) hastalığına yakalanan Alva Pilliod ve Alberta Pilliod çiftine tam 2 milyar 55 milyon ABD Doları tazminat tazminat ödemesine karar verilmiştir.
İlaç sektörünün tarım ürünleri ve insan sağlığına etkisi tartışmalarının artmasına sebep olan bu tarihi karar, firmanın borsadaki hisselerini de olumsuz etkilemiştir. Firmanın hisseleri, kararın açıklandığı günün ertesinde %2.25 gerilemiştir.
Alman kimya ve ilaç devi Bayer tarafından 2016 yılında 66 milyar dolara satın alınan, tarım ürünleri ve bitki biyoteknolojisi, tohum ve bitki koruma kimyasalları üzerine faaliyet gösteren “MONSANTO CO.”; küresel çapta 66 ülkede 404 tesise, ABD’de ise 33 eyaletteki 146 tesise, toplamda 35 bin çalışana sahip olup 1998 yılından beri Türkiye’de de faaliyet göstermektedir.
Çeşitli internet siteleri üzerinden de temin edilebilen “Roundup” ürünlerinin, içerdiği “glifosat (glyphosate)” maddesi ile yabani ot ve çimenlerin çoğalmasını engellediği belirtiliyor. Zamanla bazı yabani otların bu maddeye direnç kazanıp evrim geçirdiği yönünde iddialar da olmakla birlikte, maddenin insan sağlığına zararlı olduğu ve kanserojen nitelikte olduğu, bilimsel raporlar ile ortaya konulmuştur.
2015’in Mart ayında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kanser ajansı IARC tarafından glifosat “muhtemel kanserojen“ olarak ilan edilmiştir. Malta ise, Avrupa ülkeleri arasında, glifosatın tarımda kullanılmasını yasaklayan ilk ülke olmuştur.
Glifosat AB Komisyonunda Oylandı!
27 Kasım 2017’de toplanan Avrupa Komisyonu, AB lisansı 2017 yılı sonunda sona erecek glifosatın kullanım lisansını beş (5) yıl daha uzatırken, oylamaya katılan 28 ülkenin biri (Portekiz) çekimser kalmış, ekonomisinin önemli bir kısmını tarımdan karşılayan 9 ülke (Avusturya, Belçika, Fransa, Hırvatistan, İtalya, Kıbrıs, Lüksemburg, Malta ve Yunanistan) uzatmaya karşı çıkmıştır.
Böylelikle ‘nitelikli çoğunluk’ ile karar onaylanabilmiş olsa da ciddi bir muhalefet ortaya çıkmıştır.
Özellikle mısır ve soya bitkisinin üretiminde kullanılan glifosat, mısır şurubu ile tatlandırılan tüm meşrubatlar ve şeker ürünlerinin yanı sıra, soya kullanılan cips ve işlenmiş kırmızı et ürünleri ile mısır, soya ve benzeri GDO’lu yemler ile beslenen kümes hayvanlarından üretilen ürünler ile taşınarak, küçük miktarlarla da olsa insan bünyesine ulaşabilmektedir. Organik tarım yapılmaması ve glifosatın buğday, tahıl üretiminde kullanılmasından dolayı, ekmek ve buğday ürünlerinin yüksek derecede glifosat toksin kaynağı olabileceği uzmanlar tarafından belirtiliyor.
İşlenmiş yiyecek ve fast-food tüketiminin yüksek seviyede olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde, obezite ile beraber gelecek nesillerin otizm spektrum bozukluğu yaşama olasılığının da artacağı, uzmanların yaptığı uyarılar arasında.
Emsal Tazminat Davaları
Alameda jürisinin Pilliod çifti lehine hükmetmiş olduğu sansasyonel tazminat kararı ise ilk değil; Monsanto ürünlerini kullanan Dewayne Lee Johnson da hodgkin-dışı lenfoma hastalığına yakalananlar arasında. Benicia Okulu’nda görev yapan kırklı yaşlardaki Dewayne Lee Johnson, okulun bahçe ve çevre bakımı için kullandığı Monsanto ürünlerinin etkilerini ilk olarak 2014 yılında, “mikozis fungiodes“ rahatsızlığı ile fark etmiştir. Hodgkin-dışı lenfoma hastalığının deri hücrelerinde koyu renk ve büyük yaralar olarak kendini belli etmesiyle 2015 yılında kemoterapiye başlayan Johnson, kullanırken maruz kaldığı bitki ilaçları sebebiyle bu hastalığa yakalandığı iddiası ile Monsanto firmasına 2016 yılında dava açmıştır (Dewayne Lee Johnson v. Monsanto Co.).
Davaya bakan San Fransisko jürisinin görüşüne uyan Mahkeme kararıyla, Lee’nin kansere Monsanto ilacı yüzünden yakalandığı ve Monsato’nun ürününün olumsuz etkilerini bilmesine rağmen herhangi bir önlem almadığı, uyarıda bulunmadığı gerekçesiyle Lee’ye 289 milyon ABD Doları tazminat ödemesine hükmedildi. Oldukça yüksek olan bu tazminat kararını, Monsanto vekillerinin itirazı üzerine inceleyen Kaliforniya Yüksek Mahkemesi ise, tazminat miktarını 78,5 milyon dolara düşürmek dışında, Monsanto’nun sorumluluğuna dair özüne müdahale etmemiştir.
Monsanto firmasının avukatları ise bu tutarı da fahiş bularak Kaliforniya Eyaleti Temyiz Mahkemesi’ne (Kaliforniya State Court of Appeal) başvurmuşlardır. San Fransisko mahkemesi kararını, tazminatta indirime gidilmiş olmasına rağmen onaylayan Kaliforniya Yüksek Mahkemesi kararını bir hayli olumlu karşılayan Johnson’un avukatları, müvekkilleri ve onun ailesi için mutluluk verici olarak nitelendirmekte ve müvekkili halen hayatta iken temyiz mahkemesinin bu kararı kesinleştirmesini umduklarını beyan etmiştir.
Bir diğer emsal karar ise Kaliforniya’nın Sonoma kasabasında yaşayan 70 yaşındaki Edwin Hardeman adlı kişinin Monsanto firmasına açmış olduğu davada verilmiştir (Edwin Hardeman v. Monsanto Co.). Hardeman ve eşi, sahip oldukları arazi üzerinde yetişen zehirli sarmaşık, yabani ot ve benzeri istenmeyen bitkilere çözüm olarak Roundup ürünlerini 1986 yılında kullanmaya başlamış ve hodgkin-dışı lenfoma etkilerini ilk göstermeye başladığı yıl olan 2012’ye kadar kullanmıştır.
Şubat 2015’te ise – yani IARC tarafından glifosatın “muhtemel kanserojen” madde olarak ilan edilmesinden 1 ay kadar önce – resmi olarak Hardeman’a hodgkin-dışı lenfoma kanseri teşhisi konulmuştur.
2016 yılında Monsanto firmasına dava açan Hardeman, Dewayne Lee Johnson kararına benzer bir tazminat talebinde bulunmuştur.
Hamburg Üniversitesi doktorası sahibi ve UCLA Epidemiyoloji Bölümü Başkanı profesörlerin yanı sıra, birçok tıp dalında alanlarında uzman bilim insanlarının bilirkişi olarak görev aldığı incelemeler sonucunda, ürünün kanserojen etkiye sahip olduğu belirtilmiştir. İşbu yargılama sonunda ise Monsanto firması tarafından Edwin Hardeman’a toplamda 25.2 Milyon Amerikan Doları tazminatın ödenmesine karar verilmiştir. Monsanto vekilleri hem cezai hem de telafi amacıyla verilen tazminat kararlarına ayrı ayrı itiraz yoluna başvurmuştur.
Yazımızın başında belirttiğimiz Alva ve Alberta Pilliod çiftinin açmış olduğu dava ise (Alva and Alberta Pilliod v. MONSANTO Co.), tazminat tutarlarını inanılmaz bir şekilde yükselten ve bu nedenle ABD basınının oldukça ilgisini çekmiş bir dava olmuştur. Bu inanılmaz tazminat miktarı ve kamuoyu ilgisi sonucunda Monsanto hisseleri düşmüş ve firma, Wall Street Journal gibi yüksek itibar ve tirajlı gazetelere “glifosat kullanımının kamu sağlığına herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmadığı” iddiasını içerir tam sayfa ilanlar vermek durumunda kalmıştır.
70 yaşlarında ve çiftçi olan Pilliod çifti, yabani ot ve zararlı bitkileri tarım ürünlerinden uzak tutmak için 1970’lerin başından beri Roundup ürününü kullandıklarını belirtmiştir. Alva Pilliod’un kemiklerinde başlayan ve omur iliğine sıçrayan hodgkin-dışı lenfoma hastalığı teşhisi 2011 yılında konulurken, eşi Alberta’ya ise 2015 yılında hodgkin-dışı lenfoma kaynaklı beyin kanseri teşhisi konulmuştur.
Evet, inanılmaz ses getiren bu davada, jüri kararı ile belirlenen 2 milyar 55 milyon ABD Doları tazminat bedeline hükmedilmişse de, firma tarafından yapılan itiraz üzerine davaya bakan üst mahkeme, temmuz 2019’da verdiği kararla, “hükmedilen tazminat miktarı belirlenirken Anayasal sınırın aşılması, mağdurların zararının 4 katından fazla tazminata hükmedilemeyeceği” gerekçesiyle kararı tutar yönünden kaldırarak toplam 87 milyon dolar tazminata hükmetmiştir. Monsanto firması bu karara karşı da temyiz yoluna başvurmuştur.
Meşale Taşıyan Davalar
Bu üç davanın da emsal niteliği taşıdığı, tabiri caizse “meşale taşıyan” davalar olduğu rahatlıkla söylenebilir, zira çeşitli kaynaklarda Monsanto firmasına benzer rahatsızlık ve taleplerin olduğu 11 binin üzerinde davanın açıldığı belirtiliyor. Tarım ürünlerini ve ekosistemi olumsuz etkileyen maddelerin kullanımının önüne geçilmesi gerektiği, bu maddelerin kullanımına devam edilmesi durumunda gelecek nesillerin sağlığının tehlikede olduğu ve insan genlerinde olumsuz mutasyon yaşanabileceği bilim insanları tarafından defalarca dile getirildi, getirilmeye de devam ediyor.
Amerikan mahkemelerinin vermiş olduğu bu kararlar, ABD tazminat hukukunun ne denli büyük etki yaratabileceğini göstermenin yanı sıra zararlı tarım ürünleri üreten firmalara da ciddi bir uyarı içeriyor.
Avrupa Komisyonu’nun 2022 yılından önce glifosat maddesinin kullanımını tamamen yasaklar bir karar vermesi öngörülmese de Avrupa Parlamentosu glifosat kullanımının kademeli olarak yasaklanması talebini kabul etmiştir (Buna karşın, 28 Kasım 2023 tarihinde Avrupa Komisyonu, glifosatın onayını 10 yıl süreyle yenilemek üzere Uygulama Yönetmeliğini kabul etmiştir. Bu, glifosat örneğinde olduğu gibi Daimi Komite ve Temyiz Komitesinde lehte ya da aleyhte nitelikli çoğunluk sağlanamaması halinde Komisyonun bir Uygulama Yönetmeliği kabul etmesini zorunlu kılan AB mevzuatı ile uyumludur. Uygulama Yönetmeliği 29 Kasım 2023 tarihinde AB Resmi Gazetesinde yayımlanmıştır.) Türkiye’de ise glifosat kullanımı, Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2001’de 305 ton iken 2013’te 4500 tona çıkarak yüzde 1500 oranında artmıştır.
Ne bu maddenin etkilerini görmek ne de mahkemelerimizin bu denli yüksek tazminatlara hükmettiği kararlara şahit olmayı umut ediyoruz. Ama insan ve toplum sağlığını koruma amacıyla yola çıkarak, kar güdüsü ile hareket eden şirketleri dize getirmek isteyen avukatlar açısından bu süreçleri bilmek ve takip etmek büyük önem taşıyor, değil mi?
Not: Bu yazı Üstad Dergi 10.sayısında (Kış 2020) yayınlanmıştır.