Adalet İçin Avukat; Avukat İçin Adalet
Avukatlar, 27 Nisan 2024 cumartesi günü sabahı, Ankara’da, “Adalet İçin Avukat; Avukat için Adalet!” şiarıyla büyük savunma mitingi düzenliyor. Yaşanan ekonomik kriz ile bir yandan kişisel/mesleki gelirleri giderek düşen, diğer yandan hukuk devleti savunuculuğu doğrultusunda başta CMK ve adli yardım olmak üzere yürüttükler kamu hizmetleri için “hak ettikleri” gelirleri elde edemez hale gelen, toplumun –her anlamda– orta/destek direği olma vasfını kaybetmeye başlayan avukatlar, yan yana gelerek çözüm arayacaklar.
“Mesleğimizde ise, ofis temelli avukatlık anlayışı, pandemi ile birlikte ciddi bir dönüşüm baskısı içine girmiş durumda. Gerileyen, azalan gelirlerle birlikte yasal kısıtlamalar ve çalışanların isteği doğrultusunda, pek çok avukatlık ofisinde uzaktan, en azından belli günlerde, dönüşümlü çalışma gündeme gelmiş, bu da bir ofise, ofisin içinde ayrı odalara duyulan ihtiyacı sorgulatmaya başlamıştır.
Butik anlayışla hizmet veren avukatların bir kısmının ofislerini tamamıyla kapatmaları, büyüklerin ofis küçültmeleri, aynı şehir içinde değil, farklı şehirlerde uzaktan çalışmanın, hatta e-duruşma, e-görüşme ve e-stajyerliğin gündeme gelmesi, dönüşümün başladığını göstermektedir.
Zorunlu ve hızlı bir dijitalleşme anlamına gelen bu gelişmelerle beraber, öteden beri varolan adalete erişim güçlükleri de çözülebilir mi? Ekonomik ve sosyal sebeplerle hukuki yardım alınmaksızın, güçsüzün aleyhine çözümlenen uyuşmazlıklar da dahil, avukatlık hizmetinin sunumunda, pek çok yeni ve iş üretmeye ihtiyaç duyan avukatın varlığını da gözeten yeni bir model söz konusu olabilir mi? Teknolojiyi yardımcı değil de dönüştürücü olarak kullanmak mümkün mü?
Neden olmasın? Ama, bunun için, bu sorunları tespit ederek çözme yetki ve gücüne sahip kişi ve kurumların, bunu hedeflemesi ve gerçekleştirmeye yeter erdem, irade ve güce sahip olması gerekir.
Aristoteles, yıllar yıllar önce, ahlaki erdemin bir alışkanlık sonucu ortaya çıktığını, yapıla yapıla öğrenilebileceğini ifade ettikten sonra “adil eylemleri yaparak adil, ılımlı eylemler yaparak ılımlı, cesur eylemler yaparak da cesur oluruz” diyerek, neyi öğrenip uyguladıysak, o olacağımızı vurgulamıştır.
Bugün avukatlar, ortak sorunlarını, buluşma noktaları olması gereken meslek örgütlerinde konuşma, tartışma ve çözüme kavuşturma istek ve iradesini kaybettikleri gibi, çoğu durumda ahlaki erdemle hiçbir bağı bulunmayan süreçlerin için pişerek yönetime gelen, getirilen baro yöneticileri, dipten tepeye, sorunların iletilmesi mekanizmaları ile şeffaflığı da kurmadıkları için, gerçekle ve temsil iddiasında oldukları meslekle bağlarını yitirmişlerdir.
Şaşırtıcı olan ise, toplumsal meselelerde çoğunlukla “değişim” sloganının taşıyıcısı olan avukatların, iş kendilerine geldiğinde, sıkıcı ve yozlaşmış bir statükoyu ısrarla sırtlamaya devam etmeleridir.
Sanılanın aksine; öngörü, tasarım ve gerçek kılma mesleği olan avukatlığa duyulan ihtiyaç azalmak bir yana giderek artmaktadır. Bu toplumsal ihtiyacı karşılama yeterliliğine sahip ve ahlaki erdemin önemini, sürekli karşılaştıkları samimiyetten uzak tutum ve davranışlarla gün gün hisseden genç ve kadın meslektaşlarımız, “neyi ve neden” istediklerini sorgulayıp, içgüdülerine güvenerek, “önce kendi evimiz” şiarıyla, beklenmeyeni oldurmaya, yeni bir “konuşma” başlatmaya karar verdiklerinde, işte tam o gün, geleceğimiz, onur ve saygınlığımız ile toplumsal itibarımız için hayal kurabilme, umut edebilme ve gerçek kılabilme gücüne yeniden kavuşacağız.”
Üstad Dergi’nin 12.sayısı (Kış 2021) bu sözlerle başlıyordu. Kendimize yönelik bir özeleştiri olmanın ötesinde, bir “çağrı“, bir “haklı beklenti” dile getirilmek istenirken, “bir başka avukatlık mümkün” ifadesine de bir vurgu söz konusuydu.
Büyük Savunma Mitingi
Aradan geçen sürede, koşullar daha da ağırlaştı. Geleneksel anlamda savunageldiğimiz “avukatlık tekeli” üzerinden pek ilerleyemez hale geldik. Çok konuşmak ve tekrarlamakla beraber ülkeyi –ve de dünyayı-saran kutuplaşma nedeniyle sorunları tartışamaz, ezber sloganların ötesinde bir şey söyleyemez ve doğal olarak mevcut herhangi bir soruna çare üretemez durumdayız.
İşte bu noktada, meslek örgütleri olarak barolar tarafından düzenlenen “Büyük Savunma Mitingi” daralan muhayyilemizi genişletebilir mi, yeni bir “konuşma” fırsatı doğurur mu; göreceğiz ama kendimize, yan yana duruşa bir şans vermemiz gerektiği tartışmasız.