Enerji Şartı Anlaşması Türkiye

Türkiye Enerji Şartı Anlaşmasından Çekilmeli!

Enerji Şartı Anlaşmasından Çekilmeye Dair Önemli Karar

Avrupa Parlamentosu, 24 Nisan 2024 tarihli oturumunda; Sanayi, Araştırma, Enerji ve Uluslararası Ticaret komitelerinin, Avrupa Birliği’nin (AB) Enerji Şartı Anlaşması’ndan (Energy Charter Treaty/ECT) çekilmesine yönelik tavsiye kararını 43 ret oyuna karşı 560 olumlu oyla (27 çekimser oy) kabul etti. Uzun bir süredir gündemde olan konu ile ilgili Parlamento’nun bu kararı sonrasında, AB Konseyi, anlaşmadan çekilmek için, üye ülkelerin nitelikli çoğunluğu ile karar verebilecek. 

Oylama sonucu hakkında konuşan Ticaret Komitesi Raportörü Anna Cavazzini (Yeşiller/EFA, DE):

“Bugünkü oylama doğru yönde atılmış önemli bir adımdır. AB nihayet iklim düşmanı Enerji Şartı Anlaşmasından çekiliyor. İklim krizi göz önünde bulundurulduğunda, AB mümkün olan en kısa sürede iklim-nötr bir kıta haline gelmelidir. Nihayet bu fosil dinozor anlaşması artık iklimin tutarlı bir şekilde korunmasının önünde engel teşkil etmiyor; zira artık özel tahkim mahkemelerinde açılan ve milyarlarca avro tazminat talep eden şirket davalarından korkmamıza gerek yok.

derken, Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi Raportörü Marc Botenga‘da (The Left, BE)

“Enerji Şartı Anlaşması, iklim politikalarının karlarını etkilemesi halinde fosil yakıt çokuluslu şirketlerinin devletlere ve Avrupa Birliği’ne dava açmasına izin vermektedir. İklim krizinin ortasında bu durum, vergi mükellefleri için çok maliyetli olmasının yanı sıra bir çelişkidir. Sivil toplumun yanı sıra, bu anlaşmadan çıkmak için önemli bir hareket inşa edildi ve bugün bunun meyvelerini görmekten mutluluk duyuyorum. Artık yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik kamu yatırımlarının hızlandırılması gerekmektedir.

diyerek alınan kararın önemine dikkat çekmiştir.

Enerji Şartı Anlaşması

17 Aralık 1994’de Lizbon’da imzalanan ve 1998 yılında yürürlüğe giren, bugün itibariyle 50 ülkeyle birlikte AB ve EURATOM’un (Avrupa Atom Enerjisi Kurumu) taraf olduğu Enerji Şartı Anlaşması (EŞA); soğuk savaşın sona erdiği dönemde, Batı Avrupa’nın enerji arz güvenliğini temin temelinde, fosil yakıtlar başta olmak üzere sınır aşan enerji yatırımlarını/yatırımcıları korumak, ticaret ve uyuşmazlıkların çözümü için bir çerçeve sağlamak amacıyla gündeme getirilmişti.

Bu noktada, Ortadoğu’nun birincil enerji kaynaklarına bağımlılıktan kurtulmak için, SSCB’nin dağılmasının ardından oluşan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinden Avrupa’ya sağlanacak enerji arzını garanti altına almanın amaçlandığı rahatlıkla söylenebilir.

Her ne kadar anlaşmanın gündeme geldiği tarihte de çevresel kaygılar mevcut ve bilinmekteyse de, bugün gelinen noktadaki kadar bir çevre farkındalığının olmaması, Paris Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı ile birlikte ülkelerin ulusal katkı beyanları ile özellikle fosil yakıtlara dayalı enerji üretimini aşama aşama sonlandırma noktasına gelmesi ve Dünya çapında en çok dava edilen yatırım anlaşmalarından birisi haline gelmesi EŞA’yı ciddi bir sorun haline getirmiş durumda.

EŞA’da bulunan, bir taraf devletin anlaşmadan çekilmesinden sonra, anlaşma hükümlerinin 20 yıl boyunca yürürlükte kalacağına dair sona erme hükmü, bugün çevre kaygıları ile hareket eden pek çok üye/taraf devletin elini koluna bağlar durumda. Nitekim, 2014 yılı sonunda yaptığı açıklama ile 2016’dan itibaren Anlaşma’dan ayrılacağını bildiren İtalya’ya karşı enerji yatırımcısı şirketler tarafından, 2015 yılında beş, Anlaşma’dan ayrılmasından sonra da yukarıda açıklanan sonlanma hükmünden kaynaklı olarak yedi dava açılmıştır.

Sorun Yaratan “Sona Erme Hükmü”

Anlaşma’nın ciddi bir sorun olarak görülen “Anlaşmadan Çekilme” başlıklı 47.maddesinde,

(1) Bir Anlaşma tarafı için, Anlaşma’nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en az beş yıl sonra, ilgili Anlaşma Tarafı Depozitör’e bu Anlaşmadan çekildiğine ilişkin yazılı bildirimde bulunabilir.

(2) Anlaşmadan çekilme, ilgili bildirimin Depozitör’e ulaştığı tarihten sonraki bir yılın dolmasıyla veya çekilme bildiriminde belirtilen daha geç bir tarihte geçerlilik kazanacaktır.

(3) Bu Anlaşmanın hükümleri, bir Anlaşma Tarafının Alanı içinde diğer Anlaşma Tarafları Yatırımcıları veya sözü geçen Anlaşma Tarafının Anlaşma’dan çekildiği tarihten itibaren yirmi yıl boyunca diğer Anlaşma Taraflarının Alanı içinde sözü geçen Anlaşma Tarafı Yatırımcıları tarafından yapılmış olan Yatırımlara uygulanmaya devam edecektir.

(4) Bir Anlaşma Tarafının taraf olduğu tüm Protokollar, sözü edilen Anlaşma Tarafı için, Anlaşma’dan çekildiği tarihten itibaren geçerliliğini kaybedecektir.

hükmü mevcuttur. Bu maddede yer alan 20 yıllık sona erme hükmü, Paris İklim Anlaşması hükümlerine uymak için harekete geçerek, Paris Anlaşması ile uyumsuz olan [Paris Anlaşması fosil yakıtlardan kurtulmak gibi nihai bir amaca sahipken EŞA öncelikle fosil yakıt yatırımlarını korumak için akdedilmiştir] Enerji Şartı Anlaşması’dan çıkmak isteyen ülkeleri çok büyük miktarlarda tazminat taleplerine maruz kalma tehdidi ile başbaşa bırakmaktadır.

Bu konu/sorun Avrupa’da o kadar öncelikli hale gelmiştir ki uluslararası hukuk hükümleri çerçevesinde Anlaşma’dan, 20 yıllık süreye maruz kalmadan çekilebilmenin teorik altyapısı incelenmektedir. Buna dair bir makalede;

  • Anlaşma’nın anılan 47/3 bendini değiştirmenin ve/veya bu hükmün uygulanmayacağına dair Anlaşma Tarafları arasında bir mutabakata varmanın neredeyse mümkün olmadığı, hükme özel bir değişikliğin ise Anlaşma temelini ortadan kaldıracağından Viyana Sözleşmesi hükümlerince geçersiz kabul edileceği,
  • Anlaşma taraflarının, Viyana Sözleşmesi’nin 62.maddesinde düzenlenen “rebus sic stantibus” doktrinine dayanarak, sona erme hükmü de dahil olmak üzere Anlaşma’dan çekilme hakkına sahip olup olamayacaklarına bakıldığında; anlaşmanın temelini oluşturan bir durumda öngörülemeyen temel bir değişiklik olması ve bu değişikliğin anlaşma kapsamında yerine getirilmesi gereken yükümlülükleri kökten değiştirmesi halinde taraflardan birinin anlaşmadan çekilmesine izin verilmesi anlamına gelen bu kural temelinde, iklim değişikliği ve buna dayalı Paris Anlaşması tüm yaklaşımları değiştirdiğinden, tarafların Anlaşma’dan bu gerekçe ile çekilebilmelerinin mümkün olduğu,

savunulmaktadır.

Yani, zamanında Batı Avrupa enerji arz güvenliğini sağlamak üzere gündeme gelen Anlaşma, bugün en çok Avrupa ülkelerine karşı açılan yüksek miktarlı tazminat davalarının dayanağı haline gelmiştir. Enerji yatırımcısı şirketler, özellikle AB bünyesinde, fosil yakıtlı santrallerin kapatılmasını gerektiren önlemlere karşı tazminat talep etmek üzere bu anlaşmayı sıklıkla gündeme getirdiler, kullandılar.

Danimarka, Fransa, Almanya, Lüksemburg, Polonya, İspanya ve Hollanda’nın da aralarında bulunduğu AB üyeleri iklimle ilgili kaygılar çerçevesinde, EŞA’dan ayrılma planlarını açıklamıştı. Parlamento’nun onayıyla birlikte, mayıs ayından itibaren AB ülkelerinin nihai kararları almaları beklenirken, Anlaşma’da kalmak isteyen Güney Kıbrıs ve Macaristan ile reform yapılmasını isteyen ülkeler zora girmiş durumda.

Anlaşma’nın Çevre Hükümleri

Enerji sektöründeki tanımlanan ekonomik aktiviteleri düzenlemek amacıyla oluşturulan Anlaşma’nın giriş kısmında,  “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Konvansiyonu“‘nun, “Uzun Menzilli Sınırlar Ötesi Hava Kirlenmesi Konvansiyonu” ve ilgili protokollarının ve diğer uluslararası çevre anlaşmalarının enerji ile ilgili hususularına atıf yapılırken, Anlaşma’nın 19.maddesinin başlığı “Çevresel Hususlar” olarak belirlenmiştir;

19/1: Her Anlaşma tarafı, sürdürülebilir kalkınma ve taraf olduğu çevre ile ilgili uluslararası anlaşmalardaki yükümlülüklerini gözönüne alarak, kendi alanı içinde veya dışında, kendi alanındaki “Enerji Döngüsü” (Energy Cycle) kapsamındaki tüm operasyonlardan kaynaklanan zararlı “Çevresel Etkiler“in ekonomik yönden verimli biçimde minimuma indirilmesi için gayret sarfedecektir.

Anlaşma tarafları, bu amacın gerçekleştirilmesinde, güvenlik yönünü de gözönüne alarak, “Maliyet-Etkin” (Cost-Effective) şekilde davranacaklardır. Anlaşma tarafları, ulusal politikaları ve aksiyonları kapsamında, çevresel bozulmayı önleyecek veya minimuma indirecek önlemleri almaya çaba gösterecektir. Anlaşma tarafları, kirlenme maliyetinin, sınır ötesi kirlenmeyi de kapsayacak biçimde ve “Enerji Döngüsü” kapsamında yer alan yatırımları veya uluslararası ticareti etkilemeden veya kamu menfaatini gözetir şekilde Anlaşma Taraflarının alanlarındaki kirletici tarafından üstlenmesini kabul ederler….

Dönemin çoğu uluslararası anlaşmasında olduğu gibi, çevreyle ilgili yükümlülüklerde, cümlelerin “gayret sarfedeceklerdir”, “çaba gösterecektir”, “teşvik edecektir” ile bitmesi, özellikle “bağlayıcılık” anlamında bu hükümlerin Anlaşma’nın “tamamlayıcı” hükümleri niteliğinde düzenlendiğini göstermektedir. Bunun yanında, Anlaşma metni kapsamında;

  • Enerji Döngüsü‘nün, Tüm Enerji Zinciri: çeşitli enerji formlarının prospeksiyon, arama, üretim, çevrim, depolama, taşıma, dağıtım ve tüketimi; atıkların işlenmesi ve bertaraf edilmesi; anılan aktivitelerin işletmesine son verilmesi, durdurulması veya kapatılması; “Çevresel Etki”lerin tehlikelerinin minimuma indirilmesi,
  • Çevresel Etki’nin; İnsan sağlığı ve güvenliği, flora, fauna, toprak, hava, su, iklim, peyzaj ve tarihsel anıtlar veya diğer fiziksel yapılar veya bu faktörler arasındaki etkileşimler dahil olmak üzere ifa edilen aktivitenin çevre üzerindeki meydana getirdiği herhangi bir etki; (Yukarıda belirtilen faktörlerin değişiminden kaynaklanan kültürel miras veya sosyo-ekonomik şartlar üzerindeki etkiler de tanım kapsamında yer almaktadır),
  • Maliyet-Etkin’in; tanımlanan bir amacı daha ucuz maliyetle gerçekleştirmek veya belli bir maliyetle en büyük faydayı elde etmek,

anlamına geldiği de özellikle belirtilmiştir. Bu maddeye göre, Anlaşma tarafları, enerji politikalarının formülasyonunda ve uygulanmasında çevresel hususları gözönüne alacaklar ve “enerji döngüsü” kapsamında, piyasa prensiplerime dayalı fiyat formasyonunu ve çevresel maliyetlerin ve faydaların bütünüyle yansıtılmasını teşvik edeceklerdir.

AB Komisyonu’nun 2023 Teklifi

Enerji Şartı Anlaşması’nın uzunca bir süredir Avrupa’nın gündeminde olduğunu belirtmiştik. Gerçekten de, Avrupa Komisyonu, 7 Temmuz 2023 tarihinde, Birliğin Enerji Şartı Anlaşması’ndan (EŞA/ECT) çekilmesine ilişkin Konsey kararı için bir teklif yayınlamıştı.

Bu süreçte, AB ülkeleri, bir yandan EŞA’nın güncellenmesi, reforma tabi tutulması konusunda ortak çalışma yürütüp karar  almaya çalışırken, bir yandan da bazı üye ülkeler tek taraflı olarak Anlaşma’dan çekilme niyetlerini açıkladılar. 2022 yılında İspanya, Hollanda ve Slovenya Anlaşma’dan ayrılma niyetlerini açıklarken, Fransa, Almanya ve Polonya Ocak 2024 itibariyle resmi olarak Anlaşma’dan çekildiler. Lüksemburg’un 2024 ortasında Anlaşma’dan çekilme sürecinin tamamlanacağı da düşünüldüğünde, 2016’da İtalya’nın Anlaşma’dan çekilmesiyle başlayan sürecin hız kazandığı, görülecektir.

Geri çekilmelerin, çok sayıda imzacı devlet ve Avrupa kurumlarının, EŞA’nın yatırım koruma standartlarının devletler için kabul edilemez düzeyde ihtilaf riski yarattığı yönündeki artan endişelerini yansıttığı, yatırımcılara adil ve hakkaniyetli muamele (“FET”) sağlama yükümlülüğü veya yatırımcıların meşru beklentilerini koruma gerekliliği gibi bazı anlaşma standartlarının aşırı geniş olarak görülmesinden kaynaklandığı görüşü yaygındır.

Komisyon, devam eden fosil yakıt yatırımlarına ilişkin endişeler nedeniyle Antlaşma’nın artık AB’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris Anlaşması kapsamındaki iklim hedefleriyle uyumlu olmadığı düşüncesinden yola çıkarak, Birlik ve Üye Devletler tarafından koordineli bir çekilmeyi önermiştir. Ayrıca, yukarıda belirtildiği gibi yatırımcı-devlet uyuşmazlık çözümünde geçerli uluslararası tahkim mahkemeleri kararlarının genellikle kamuya kapalı olması, davaların çoğunun, genellikle AB’de yerleşik yatırımcılar tarafından AB Üye Devletlerine karşı açılmış olmasını da önemli bir geri çekilme gerekçesi olarak kabul etmiştir.

ABAD’ın Enerji Şartı Anlaşması’nı AB Hukukuna Aykırı Bulması

Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) Eylül 2021 tarihli kararı ile ABAD’ı kendi yetki alanındaki AB içi ihtilaflar üzerinde yargı yetkisi dışında bıraktığı için Enerji Şartı Anlaşması’nı AB hukukuna aykırı bulmuştur.

Bir Ukrayna firması tarafından Moldova Cumhuriyeti’ne karşı başlatılan (République de Moldavie v Komstroy LLC.) uyuşmazlık sürecinde, Paris’de karar veren bir hakem heyetinin yargı yetkisine dair davada, Enerji Şartı Anlaşması’nın bazı hükümlerinin yorumlanması ve

  • Madde 1(6)], elektrik satışına ilişkin bir sözleşmeden kaynaklanan ve ev sahibi Devletteki yatırımcının herhangi bir ekonomik katkısını içermeyen bir talebin bu madde anlamında bir “yatırım” teşkil edebileceği şeklinde mi yorumlanmalıdır?
  • Madde 26(1)], bir Akit Tarafın yatırımcısı tarafından, bu anlaşmaya Akit Taraf olan Devletlerden birinden olmayan bir müteşebbis tarafından tesis edilen bir hakkın devralınmasının bir yatırım teşkil ettiği şeklinde mi yorumlanmalıdır?
  • Madde 26(1)], bir yatırımcının ev sahibi Devletin sınırında tedarik edilen elektriğin satışına ilişkin bir sözleşmeden kaynaklanan bir alacağının, yatırımcının diğer Akit Tarafın topraklarında herhangi bir ekonomik faaliyette bulunmaması durumunda, diğer bir Akit Tarafın bölgesinde yapılmış bir yatırım teşkil edebileceği şeklinde mi yorumlanmalıdır?

sorularının cevaplandırması için Cour d’appel de Paris (Paris İstinaf Mahkemesi) tarafından yargılamanın durdurulmasına ve ön karar için Adalet Divanına başvurulmasına karar vermiştir.

Durumu değerlendiren ABAD; AB hukukunun özerkliğinin ve kendine özgü yapısının korunması anlayışıyla, EŞA’nın bir Üye Devlet ile başka bir Üye Devletin yatırımcısı arasında, yatırımcının ilk Üye Devlette yaptığı bir yatırıma ilişkin uyuşmazlıklara uygulanamayacağı şeklinde yorumlanması gerektiği sonucuna varmış ve ön karar ile sorulan hususları cevaplandırmıştır.

ABAD’ın 2021 tarihli bu kararı, EŞA hükümlerinin uygulanabilirliği konusunda ciddi bir soru işareti anlamına gelmektedir.

Enerji Şartı Anlaşması ve Türkiye

Türkiye, EŞA’yı ilk imza tarihinde, 17 Aralık 1994’de imzalamışsa da “Avrupa Enerji Şartı Konferansı Nihai Senedi, Enerji Şartı Anlaşması ve Ekini Teşkil eden Karralar ile Enerji Verimliliğine ve İlgili Çevresel Hususlara İlişkin Enerji Şartı Protokolü’nün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında” 4519 sayılı Kanun 1.2.2000 tarihinde kabul edilmiş ve 6.2.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Kanun’un ardından, Bakanlar Kurulu’nun 25.05.2000 tarih ve 2000/786 sayılı kararıyla, Anlaşma onaylanmış ve Anlaşma metni Türkçe olarak Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Bugüne kadar EŞA’ya dayalı olarak Türkiye’ye karşı 6 yasal süreç başlatılmıştır. Bunların önemli bir kısmı Uzanlar tarafından, farklı şirketler adıyla yapılan başvurulardır ve EŞA web sayfasında yer alan bilgilere göre, bu davaların tamamı Türkiye lehine sonuçlanmıştır.

Türkiye’nin elektrik üretiminde kömürün çok ciddi bir payı vardır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı web sitesinde yer alan bilgilere göre; 2022 aralık itibarıyla ülkemizde; 1 adet asfaltit, 46 adet linyit, 4 adet taş kömürü ve 16 adet ithal kömürle çalışan olmak üzere toplam 67 adet kömürle çalışan elektrik üretim santrali bulunmaktadır ve 2022 aralık itibarıyla, ülkemizin kömüre dayalı santral kurulu gücü toplam kurulu gücün %21’ine karşılık gelmektedir. Yerli kömüre dayalı kurulu gücün toplam kurulu güce oranı ise %11 olmuştur.

Özellikle ithal kömüre dayalı üretimin yüksekliği ve bu üreticilerin önemli bir kısmının yabancı yatırımcı olması, ileride çıkabilecek olası bir ihtilafta EŞA’nın devreye girmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle, AB bünyesinde bu sorunu öncelikli hale getiren kaygıların, belki de fazlasıyla ülkemiz için de geçerli olması gerekir ve beklenirken, bu yönde hiçbir adım atılmamış olması, dikkat çekicidir.

Türkiye Neden Enerji Şartı Anlaşması’dan Çekilmelidir?

Yakın zamanda yapılan bir çalışmaya göre, Anlaşma’dan çıkmakla en fazla yararı elde edecek ülkelerden birisi İngiltere’dir. Anlaşma’dan çekilme yönünde ciddi bir iç baskının geliştiği İngiltere’de, Şubat 2023’de 110 akademisyenden oluşan bir grup, Anlaşma içinde kalmanın İngiltere’nin küresel ısınmayı 1.5°C ile sınırlama hedeflerine zarar vereceğini, fosil yakıtlara bağımlılığını uzatacağını ve yenilenebilir enerjiye geçişi engelleyeceğini’ savunarak Birleşik Krallık hükümetine Anlaşma’dan çekilme çağrısında bulunmuştur. Mektupta;

“Size, Enerji Şartı Anlaşması’ndan (EŞA) çekilme konusunda Fransa, Almanya, Hollanda ve diğer kilit müttefiklere katılmayı düşünmenizi teşvik etmek için yazıyoruz. EŞA’ya üyeliğin devam etmesinin, Birleşik Krallık’ın fosil yakıtlara bağımlılığını uzatacağı ve yenilenebilir enerjiye geçişi engelleyeceği için küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlama beklentilerimize zarar vereceği görüşündeyiz.

 

2022 IPCC raporu, EŞA’nın fosil yakıtların kullanımdan kaldırılmasını engelleme riski taşıdığını açıkça ortaya koymuştur. Yatırımcılar halihazırda kömürle çalışan elektrik santrallerinin aşamalı olarak kapatılması, kıyı şeridi yakınlarında petrol ve doğalgaz çıkarılmasının yasaklanması ve çevresel etki değerlendirmelerinin zorunlu kılınmasına karşı, üye ülkelere davalar açmışlardır.

 

EŞA, yatırımcıları (fosil yakıtlar da dahil olmak üzere) gelecekteki varsayımsal karlarının kaybı için tazmin eden davaların açılmasına izin vererek ve yerel mahkemeler aracılığıyla elde edilebilecek olandan önemli ölçüde daha büyük miktarlarda tazminat sağlayarak iklim eyleminin maliyetini önemli ölçüde artırabilir. Ülkelerin, EŞA kapsamındaki taleplere itiraz edilme korkusuyla yeni mevzuat çıkarmaktan çekindiklerine dair kanıtlar da mevcuttur.

 

EŞA, Birleşik Krallık’ın enerji güvenliğini artırmasına yardımcı olacak hiçbir şey yapmamaktadır. Birleşik Krallık’ın başlıca petrol ve gaz tedarikçileri üye değildir: Birleşik Krallık’ın ham petrol ithalatının yarısını karşılayan Norveç, EŞA’nın web sitesinde yer almakla birlikte anlaşmayı hiçbir zaman onaylamamıştır; Rusya ise 2018 yılında anlaşmadan çekilmiştir. ABD, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer büyük petrol ve gaz tedarikçileri de üye değildir ve sekiz Avrupa ülkesi yakın zamanda çekilme niyetlerini açıklamışlardır.

 

Mevcut reform önerileri, tüm fosil yakıtlardaki mevcut yabancı yatırımlar için EŞA’nın yatırımcıdan devlete uyuşmazlık çözümü (ISDS) mekanizması kapsamındaki korumayı en az 2033 yılına kadar, gazda ise 2043 yılına kadar uzatmaktadır. Bu da yatırımcıların, tam da dünyanın fosil yakıt kullanımını hızla azaltmaya ihtiyaç duyduğu bir dönemde, fosil yakıtların kullanımdan kaldırılmasına karşı çıkmak için anlaşmayı kullanmaya devam edebilecekleri anlamına geliyor. Fransız İklim Yüksek Konseyi, EŞA’nın güncellenmesi planlarının AB’nin net sıfır hedefleriyle çeliştiğini belirtmiştir; bu durumun Birleşik Krallık’ın kendi planları için de geçerli olması muhtemeldir.

 

EŞA neredeyse 30 yıl önce, Soğuk Savaş’ın sona erdiği ve iklim değişikliğine yol açan insan faktörleri konusunda daha az anlayış ve fikir birliği olduğu bir dönemde oluşturuldu. Bağlam önemli ölçüde değişti: sera gazı emisyonlarında ciddi bir azaltım yapmak için çok sınırlı bir zamanımız var.

 

COP27’nin sonuçlanması, Birleşik Krallık’ın COP26 dönem başkanlığının kısa bir süre önce sona ermesi ve Nisan ayı başında yapılması öngörülen EŞA güncellemesi toplantısı, Birleşik Krallık’ın çekilmesi için bu anı önemli kılmaktadır. Bu fırsatı değerlendirerek Birleşik Krallık’ın çekileceğini duyurmanızı ve gün batımı hükümlerinin uygulanmamasını sağlamak üzere diğer ortaklarla birlikte çalışmanızı tavsiye ediyoruz.”

denilerek, çekilmenin önem ve kaçınılmazlığı tüm yönleriyle ortaya konulmuştur. Belirtilen hususların neredeyse tamamı ülkemiz için de geçerlidir.

Nihayetinde, Paris İklim Anlaşması taahhütlerini imkansız kılacak bir anlaşmanın bugün için savunulabilir bir tarafının kalmadığı, ötesinde, özellikle Türkiye açısından, Anlaşma çerçevesinde yerine getirilmesi gereken çevresel yükümlülükler bağlamında hiçbir adım atılmamış olması da gözetildiğinde, uygulanabilirliği kalmamış bir anlaşmanın içinde yer almamalıyız.

Doğrudan fosil yakıtlara dayalı yatırımları korumak için oluşturulan bir uluslararası sözleşmenin, koruduğu yatırımların sebep olduğu çevresel etkileri ile ilgili hiçbir gerçek/uygulanabilir sorumluluk öngörmediği, tam tersi, salt ekonomik/ticari bir bakış açısıyla bu şirketlerin çok ciddi büyüklükte ekonomik yarar/menfaatler elde etmeye yönelik davalar açmasına imkan tanıdığı düşünüldüğünde, Türkiye’nin bir an önce harekete geçip, sivil toplumun da katılımına açık bir süreç inşa edilerek, Anlaşma’dan uygun bir şekilde çekilmenin değerlendirme ve hazırlıklarının yapılması gerektiği açık.

Anlaşma içinde kaldığımız her gün, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir Dünya/Türkiye bırakma yükümlülüğümüzün ihlali  anlamına gelecek, yeşil dönüşümü etkisiz bırakacaktır. Bunu ister miyiz?

Benzer Yazılar

Hukuki Açıdan Marka ve Tescil Süreci
Ekokırım Gezegenin Yasal Kalkanı Olabilir mi?
sıcaklık artışı ve MS
Gönenç Gürkaynak Söyleşisi
Akıllı İlaç Bedellerini Devlet Ödeyecek mi?
Hukuki Açıdan Marka ve Tescil Süreci
Yapay Zekanın Çevresel Etkileri
Yapay Zeka Çağında Avukatlık...
Bir Dava, Bernard Lewis ve 106 Yıllık Kırgınlık
Kurgusal Karakterlerin Hakları
Hukuki Açıdan Marka ve Tescil Süreci
Ekokırım Suçu Gezegene Yasal Kalkan Olabilir mi?
Sıcaklık Artışı ve MS: AİHM'de Çarpıcı İklim Davası
Dünden Bugüne Çalışma Hayatında Kadın Olmak -1-
Türkiye İşçi Hukuku
Danışıklı Alt İşverenlik Uygulamaları
Kolektif Sendika Özgürlüğü; Abdullah Şahin vd Kararı Analizi