“Hukuk değişim için bir araçtır. Bu aracı tek evimiz olan Dünya’yı korumak için kullanmalıyız.”
James Thornton, ClientEarth CEO’su
İklim değişikliği, gezegeni geri dönüşü olmayan çevresel bir yıkıma sürüklemekte. Hukuk dünyası da içinde bulunulan küresel krizde yeni bir kavramla karşı karşıya: Ekokırım. Peki bu kavramın uluslararası boyutta suç haline getirilmesi, çevresel koruma çabalarına katkıda bulunabilir mi?
Ekokırım’ın Tarihçesi
Ekokırım kavramı, Yale Üniversitesi’nden biyolog Prof. Dr. Arthur Galston’ın 1970 yılında “Savaş ve Ulusal Sorumluluk Konferansı“nda terimi kullanması ve ekokırımın yasaklanması için yeni bir uluslararası anlaşma önermesi ile hayatımıza girmiştir. Galston, ABD’nin Vietnam’da portakal gazı kullanmasının çevreye verdiği zararın tıpkı soykırım gibi cezalandırılması gerektiğini söylemiştir.
Bu suçu uluslararası kamuoyu gündemine getiren kişi ise İsveç başbakanı Olof Palme’dir. Palme de 1972’de Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Konferansı’nda Vietnam Savaşı’ndan ekokırım olarak söz etmiştir.
1978 yılında BM Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu tarafından Soykırım Sözleşmesi’ne ekokırım suçunun da eklenmesi teklif edilmiş ancak bir sonuç alınamamıştır.
Ekokırım Tanımı
Henüz genel kabul gören bir hukuki tanımı bulunmayan ekokırım, 2021 yılında Stop Ecocide International adlı kampanya grubu tarafından görevlendirilen bağımsız bir uzmanlar paneli tarafından “çevreye ağır ve geniş çapta veya uzun süreli zarar verme ihtimalinin yüksek olduğu bilinerek işlenen hukuka aykırı veya kasıtlı eylemler” olarak tanımlamıştır.
Terimleri kısaca tanımlamak gerekirse;
- “Ağır ve geniş çapta veya ağır ve uzun vadeli” ibaresi, çevresel zararın muhakkak ağır olması gerektiğini vurgulamaktadır. Aksi takdirde, oluşan zarar ekokırım olarak sınıflandırılamayacaktır.
-
- Ağır, insan yaşamı veya doğal, kültürel veya ekonomik kaynaklar dahil olmak üzere çevrenin herhangi bir unsurunda meydana gelen çok ciddi olumsuz değişikliklere, bozulma veya zarar içeren hasarlara işaret eder.
- Geniş çapta, sınırlı bir coğrafi alanın ötesine uzanan, eyalet sınırlarını aşan veya bütün bir ekosistemin veya türün ya da çok sayıda insanın maruz kaldığı zarara karşılık gelir.
- Uzun vadeli, geri dönüşü olmayan veya makul bir süre içinde doğal iyileşme yoluyla telafi edilemeyen hasar anlamına gelir.
- “Hukuka aykırı veya kasıtlı eylemler”
-
- Hukuka aykırı, hukuken yasaklanmış olan ve çevre açısından zararlı olan faaliyetleri kapsar.
- Kasıtlı, öngörülen sosyal ve ekonomik faydalara kıyasla açıkça aşırı olacak zararları pervasızca göz ardı etmek anlamına gelir.
Avrupa Hukuk Enstitüsü’nün (ELI) Güncel Raporu
Avrupa hukukunun geliştirilmesi için çalışmalar yapmak, tavsiyelerde bulunmak ve rehberlik yapmak adına kurulan ve kâr amacı gütmeyen European Law Institute (ELI) tarafından da bir ekokırım raporu hazırlanmıştır.
Raporda, suç için asgari kuralları belirleyen bir AB direktifi taslağı sunulmuş ve Avrupa Savcılığı’nın yetkilerinin ekokırım suçlarını kapsayacak şekilde genişletilmesi önerilmiştir. Bu sayede mevcut yasal düzenlemelerin gelişmesi ve böylece barış zamanında ve özel kişiler tarafından işlenen ciddi çevre suçlarının önlenmesi amaçlanmıştır.
Interpol’e göre çevre suçlarının, uyuşturucu ve sahte mallardan sonra, insan kaçakçılığının da önünde, dünyanın en kazançlı üçüncü suç işi olduğu belirtilmiştir.
Raporda, mevcut yasaların dağınık, genellikle uygulanabilirlikten uzak ve caydırıcı olma konusunda yetersiz olduğu ifade edilirken, çevrenin etkili bir şekilde korunmasını sağlamak amacıyla, Üye Devletlerin raporda tanımlandığı şekilde ekokırım teşkil eden çevreye zararlı faaliyetler için ciddi caydırıcı cezalar öngörmesi zorunlu kılınmıştır. Ekokırım suçunu teşvik etmek, yardım ve yataklık etmek de cezalandırılmalı ve suçun ağırlığı düşünüldüğünde, herhangi bir zamanaşımı süresi uygulanmamalıdır.
Usulsüzlükleri rapor eden ihbarcıların (whistleblower) misilleme korkusuyla endişelerini veya şüphelerini bildirme yönündeki cesaretlerinin kırılmaması için Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin 2019/1937 sayılı Direktifi (AB) kapsamında belirlenen ihbarcı korumasından yararlanmaları gerektiği savunulmuştur.
Domino Etkisi
Ekokırım, adeta domino taşı gibi kümülatif etki doğurmaktadır. Büyük miktarlarda fosil yakıt yakmak, endüstriyel balıkçılık, petrol sızıntısı ve derin deniz madenciliği gibi kasti olarak meydana getirilen çevre felaketleri bir diğerini doğrudan etkilemekte ve nihayetinde sağlıklı bir doğal çevre için gerekli olan ekosistemin yaratılmasında zorunlu olan diğer tüm yaşam biçimleri (hayvanlar, bitkiler, çiçekler vb.) etkilenmiş olmaktadır.
Örneğin, ekokırımın en yaygın örneklerinden olan ormansızlaşma toprak erozyonuna yol açmakta, bu da yeterli gıda üretiminin yapılamamasına neden olarak yerlileri yüzlerce yıllık doğal yerleşim yerlerini terk etmeye zorlamaktadır.
Yasadışı altın ve elmas madenciliği, kayıt dışı balıkçılık ve tehlikeli atık kaçakçılığı gibi çevre suçları yasal ticareti baltalayarak gelişmekte olan ülkelerin her yıl tahmini olarak 91 ila 259 milyar dolarını çalmaktadır. Bu faaliyetlerden elde edilen vergi gelirleri, örneğin, okullar, altyapı yatırımları, sağlık hizmetleri ve iş geliştirme için kullanılabilir.
Çözüm Suç Haline Getirmek mi?
“Eğer bir şey suçsa, onu ahlaki bir kırmızı çizginin altına yerleştiririz.”

Jojo Mehta
Jojo Mehta, Stop Ecocide International
İç hukuklarında doğrudan ekokırımı olmasa da ekosistem, flora ve fauna tahribatını suç haline getiren devletler bulunmaktadır. Rusya, Kırgızistan, Kazakistan, Moldova, Vietnam, Özbekistan, Tacikistan ve Fransa’nın aralarında bulunduğu devletler, yasalarında yer verdikleri bu suç için yüksek cezalar öngörmektedirler.
Ekokırımın uluslarası bir suç olarak kabul görmesi ise halen tartışılan bir konudur.
Suç olması gerektiğini düşünenler, şirket sahipleri ve finansörlerin savaş suçu kategorisine dahil olmak istemeyeceğini ve dolayısıyla caydırıcı bir etki ortaya çıkacağını savunmaktadır. Bunun yanında uluslararası sorumluluk genişleyecek ve bireysel cezai sorumluluğa dayanan ICC’de, örgütler ya da devletler yerine endüstrilerin, finans kurumlarının ve hükümetlerin tepesindeki bireylerin suçlamalarla karşı karşıya kalması söz konusu olacaktır.
Stop Ecocide International’a göre, ekokırımın bir suç olarak tanınması halinde; davalar Amazon’un ormansızlaştırılması, büyük petrol sızıntıları, madencilik veya nükleer kazalarla ilgili diğer çevre felaketlerini içerebilecektir.
Ancak tüm bunlar için aşılması gereken birkaç zorluk var.
Roma Statüsü Değişmeli
Ekokırımın uluslararası bir suç haline getirilmesi, yeni bir yasanın çıkarılmasına ya da Roma Statüsü’nün değiştirilmesine bağlıdır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (ICC) kurucu metni olan Roma Statüsü’nde, halihazırda dört uluslararası suç listelenmektedir:
- Soykırım
- İnsanlığa Karşı Suçlar
- Savaş Suçları
- Saldırganlık Suçları
STK’lar, ICC nezdinde kovuşturulabilecek beşinci bir uluslararası suç olarak ekokırımın kabul edilmesi için çalışmaktadır. Bu gerçekleşirse, mevcut dört uluslararası suçun aksine, ekokırım, insan zararının kovuşturma için bir ön koşul olmadığı tek suç olacaktır.
Roma Statüsü’nde değişiklik yapılabilmesi için ilk olarak bir ülkenin öneride bulunması gerekmektedir. Bu teklifin müzakerelere geçebilmesi için de Statü’nün tarafı olan 124 devletin çoğunluğunun onaylanması gerekmektedir. Değişikliğin kabul edilebilmesi için üyelerin en az üçte ikisinin desteğine ihtiyacı vardır.
Değişikliğin tüm bu aşamaları başarıyla geçmesi halinde, her bir üye devlet, bunu onaylamama hakkını elinde tutar. Bu sonuç, ICC’nin üyelerin toprakları ve vatandaşları üzerindeki yargı yetkisine sınırlamalar getirebilecektir. Buna ek olarak, Roma Statüsü’ne taraf olmayan devletler söz konusu değişiklikten etkilenmeyecek ve böylece ekokırım mevzuatının erişimini daha da sınırlandıracaktır.
Yanı sıra, ICC’nin genellikle ani ve aşırı şiddet olaylarına odaklanması sebebiyle, çevresel suçların uzun vadeli doğası, hızlı sonuç isteyen adli süreçlerle çelişebilir ve öncelik sırasında geriye düşmesine sebep olabilir.
Suçun uzun vadeli ortaya çıkışı, failin ortaya çıkacak etkileri öngörerek ve çevreye zarar vereceğini bilerek hareket ettiğini ispatlamayı da zorlaştırmaktadır.
Zorluklarına Rağmen; Ekokırım Tanınmalı
Bu ve benzeri zorluklar göz önüne alındığında, ekokırımın suç olarak kabul edilmesi ve kovuşturulması sürecinin çok sayıda hukuki ve pratik zorluk barındırdığı anlaşılmaktadır. Hukukun tek başına tüm sorunları çözmesi mümkün olmadığından, hedefleri gerçekleştirmek için çok daha büyük sistematik değişikliklere ihtiyaç vardır.
Her şeye rağmen artan küresel farkındalık, sivil toplum çabaları ve ulusal düzeydeki yasal girişimler, ekokırımın uluslararası ceza hukukuna dahil edilmesi yönündeki umudu arttırmaktadır. Queen’s University Belfast’tan öğretim görevlisi Rachel Killean’ın dediği gibi, ekokırımın uluslararası bir suç olarak tanınması için hâlâ uzun bir yol olsa da, hareket hız kazanmaya devam ediyor.